Ben Zalimcan’ı hiç bu kadar fiyakalı giysiler içinde görmemiştim. Tam bir asilzade gibi, süzüle süzüle geldi yanıma. Oysa ben geleceğimin kaderi üzerinde canhıraş bir çabayla oradan oraya koştururken yorgun düşmüş ve kendimi unutmuştum. Onu görünce bir anda şaşırdım. Gülümseyerek “ne bu halin” diye sorunca görünüşümden utanmadım değil.
“Memleket yangın yeri de olsa sen dimdik ayakta durmalısın” deyince beynimin içinde bir dolu ışıklar yanıp sönmeye başladı. Önce aklıma Atatürk’ün “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben umudumu hiçbir zaman yitirmedim” sözü geldi. Hemen arkasından dört mumun karanlık bir odadaki söyleşisini hatırladım.
Birinci mum; “Ben Barış’ım ancak insanlar beni koruyamıyor. Her yerde savaş var. Bana göre benim ateşimin yanmasının anlamı yok” demiş ve ateşi sönmüş. İkinci mum ise; “Ben İnanç’ım. Maalesef, hiçbir yerde kalmadım. İnsanlar benim değerimi bilmek istemiyorlar. Bu yüzden benim de ateşimin yanmasına gerek yok” dediği anda bir rüzgar esmiş ve onun ateşini söndürmüş. Üçüncü mum arkadaşlarının sözleri ve ateşlerinin sönmesi üzerine; “Ben Sevgi’yim. Ancak ateşim yanması için gücüm kalmadı artık. İnsanlar bana önem vermiyorlar ve ne kadar önemli olduğumun farkında değiller. Onları en çok sevenlerden nefret ediyorlar” demeye kalmadan ateşi sönüvermiş. Aniden, odaya bir çocuk girmiş ve üç mumun sönmesiyle karanlık olan odada korkarak ağlamaya başlamış ve “Nasıl olur odamda dört tane mum vardı, 3 tanesi sönmüş. Ben ne yapacağım şimdi” sözleri üzerine dördüncü mum şefkatle çocuğa; “Ağlama çocuğum, benim ateşim sönmedi. Benim ateşim yanarken diğer üç mumu da tekrar yakabiliriz çünkü ben Umut’um” yanıtını vermiş.
Ben bu düşüncelere dalıp gitmişken Zalimcan bir anda boynuma sarıldı. “Bayram bugün” dedi, “Bayram”. “Kutlu olsun, umutlu olsun, şen olsun, çok olsun, hepimizin olsun”. İşte yüzümün ışıdığı, içimin serinlediği zamanlardan. Sevgiyle birbirimize sarıldık.
Oradan buradan laflarken Zalimcan “ben bu düzenin değişmeyeceğini görüyorum, herkes kendi tıkırına bakıyor, kimsenin toplumu düşündüğü yok. O yüzden bir süre yerimden bile kalkmayacağım. Ne olacaksa olsun artık” deyince bu kez ben aldım sazı elime. Çünkü İskoç bir koşucu olan Gordon Eadie’nin çok hoşuma giden bir sözü aklıma geldi o an. “Eeeey Zalimcan.. Hiçbir şey için ayağa kalkmıyorsan herhangi bir şey seni düşürebilir” dediğimde bu kez gülüşmeye başladık.
Evet sevgili dostlar, Amerika’lı bir yazar olan Ralph Waldo Emerson’ın dediği gibi; “Yol sizi nereye götürüyorsa oraya gitmeyin, yol olmayan yerden gidin ki, iz bırakın”. Nasıl, tam da Bodrum için söylenmiş gibi değil mi? Biz daha var olan yollarda bile güvenle gidemiyoruz ki, iz bırakabileceğimiz yeni yollar yapalım. Ama yine de; “Söylem ve davranışlarınızla zihinlerde bıraktığınız iz, sizin yolunuz olsun. Doğrularınızla çizilsin, ilkelerinizle takip edilsin”. Bu da benden size Bayram Şekeri niyetine armağan olsun. Bayramınız kutlu olsun..