Sabahın erken saatlerinde Bodrum’un serinliğini arkamızda bırakıp, tavlanın ritmini yanımıza alarak yola çıktık. Direksiyonun başında Bülent Erciyas, yanında İbrahim Budakoğlu ve ben… Hedefimiz: Kuşadası’nda düzenlenen WBF (Worldwide Backgammon Federation) turnuvasıydı.
Yolculuğumuz boyunca kahkahalar eksik olmadı. Arabada eski turnuvaların hatıraları canlandı; kimi zaman bir zarın hikâyesi, kimi zaman bir arkadaşın unutulmaz hamlesi eşliğinde sohbet koyulaştı. Tavla, bizim için yalnızca bir oyun değil; dostlukların pekiştiği, yol arkadaşlıklarının kurulduğu bir yaşam pratiğiydi. Bugün de o duyguyu derinlemesine yaşadık.
Turnuvada Bülent ve İbrahim ilk turda başarılı mücadeleler vererek yollarına devam etti. Bense yenilerek erken veda ettim. Ama tavlanın asıl kazancı, masada değil kalpte yazılıyor. Kuşadası’ndaki otelde Bodrum’un değerli oyuncularından Aytuğ Yiğit’le karşılaşmak da günün sürprizi oldu. O da formda görünüyordu.
Bu turnuvada Aytuğ’un mücadelesi sadece oyuna dair değildi. Geçtiğimiz günlerde Bolu Kartalkaya’daki yangın faciasında hayatını kaybeden yakın arkadaşı Özüm Karataş’ın acısını yüreğinde taşıyordu. “Başka Canımız Yok” sloganlı tişörtüyle sahaya çıkan Aytuğ, attığı her zarla yalnızca oyun oynamıyor, aynı zamanda farkındalık yaratıyor, bir dostun anısını yaşatıyordu. Bu, sporun toplumsal hafızayla kurduğu en anlamlı bağlardan biriydi.
Bir Turnuvadan Fazlası: WBF’nin Samimi Dünyası
Turnuvayı organize eden isim, Türkiye’nin en deneyimli turnuva direktörlerinden biri olan Arda Fındıkoğlu idi. Onun yönettiği turnuvalarda teknoloji arka planda kalır, sıcak temas ön plandadır. Skorlar elle yazılır, kuralar elle çekilir. Oyuncular, cep telefonlarından değil, Arda’nın sesinden bir sonraki rakiplerini öğrenir. Oyuna bizzat davet edilmek, turnuvayı mekanik bir sistemden çıkarır, insani bir buluşmaya dönüştürür.
Bazı organizasyonlar Arda Fındıkoğlu’nun manuel sistemini teknolojiden uzak bulsa da, ilginçtir ki, son 6 veya 8 oyuncu kaldığında neredeyse tüm turnuva yöneticileri kuraları elle çekmeye başlar. Bu da onun yıllardır sürdürdüğü sistemin ne kadar güvenilir ve insani olduğunu ispatlar niteliktedir. Üstelik Fındıkoğlu, Kıbrıs ve Monako gibi büyük uluslararası turnuvalarda — yüksek puanlı organizasyonlarda — aynı sistemi başarıyla uygulamaya devam etmektedir.
Arda Fındıkoğlu öyle biridir ki, yıllar geçse de bir oyuncunun ismini unutmaz. Onun için tavla organizasyonu bir meslek değil, bir yaşam tarzıdır. Oyuncularla kurduğu insani bağ, yalnızca bir turnuva yöneticisi değil, aynı zamanda bir hatır gönül insanı olduğunu da gösterir. Sıcaklığı, tevazusu ve oyunlara gösterdiği titizlikle, turnuvayı her katılımcı için özel ve anlamlı kılar.
Ayrıca sunduğu kategori çeşitliliğiyle turnuva, her oyuncuya uygun bir alan açıyor:
Ana Kademe
Geleneksel
Danışman Çiftler
Havuz
1-Puan
Elit
Kulüp Özel
Bayanlar Özel
Bu çeşitlilik, WBF’nin kapsayıcı, dinamik ve herkese hitap eden bir tavla kültürü oluşturmasında önemli bir rol oynuyor.
WBF’nin Köklü Hikayesi
1986 yılında İtalyan mühendis Alberto da Pra tarafından kurulan WBF, tavlanın dünya genelinde bir strateji sporu olarak kabul görmesini amaçlayan önemli bir organizasyondur. Merkezi İsviçre’nin Mendrisio kentindedir. Türkiye, 2000 yılında federasyona katılmış, o tarihten bu yana da Arda Fındıkoğlu WBF Türkiye Temsilcisi olarak bu mirası başarıyla taşımaktadır.
WBF yalnızca turnuvalar düzenlemez; aynı zamanda tavlanın kültürel, sportif ve insani yönünü öne çıkaran bir yapıdır. Disiplin Komitesi, standartlaştırma çalışmaları, oyuncu davranış ilkeleri ve dünya çapında gönüllülüğe dayalı temsil sistemiyle örnek bir federasyondur. Federasyonun ruhunu oluşturan en temel ilke ise tavlayı bir şans oyunu olmaktan çıkarıp, zeka ve strateji oyunu olarak kurumsallaştırmaktır.
Şampiyonun Adı: Burak Çulhacı
Bu turnuvanın şampiyonu, Türkiye’nin seçkin oyuncularından Burak Çulhacı oldu. Ancak Burak’ı özel kılan yalnızca kazandığı puanlar değil, sahaya yansıttığı tavla kültürüdür. O, iyi bir oyuncu olmanın ötesinde adeta tavla için yaratılmış bir karakterdir. Tavlayı sadece bir zar oyunu olarak değil, akademik bir disiplinle oynar. Önemli olanın zar değil, doğru hamleler ve doğru zamanda kullanılan küpler olduğuna inanan anlayışıyla Burak Çulhacı, Türkiye’de bu oyunun ustalık düzeyinde temsilcilerinden biri olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç
Kuşadası’na yaptığımız bu yolculuk, her ne kadar zarın kaderine yenik düşsem de bana bir kez daha hatırlattı: Tavla, masa başında değil, yolda, sohbette, dostlukta kazanılır. Ve bu kültürü yıllardır istikrarla yaşatan Arda Fındıkoğlu gibi isimler sayesinde tavla, bir oyundan çok daha fazlası olmayı sürdürüyor.
Bodrum oyuncuları, bu turnuvada yalnızca zar atmadı; aynı zamanda ortalamanın üzerinde bir performans sergiledi. Ama en önemlisi, oyunun insana kattığı derin anlamı, hafızada kalan anıları ve yaşamla kurduğu bağı bir kez daha yürekten hissettirdi.