Pazar, Eylül 14, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

“Her Şeyi Biliriz” Kafasındakilerin Bilmedikleri

12 Dev Adam’ın Avrupa’da yarı finale yükseldiği zamanlara çeyrek kala, Bodrum’da iki önemli (ya da benim önemsediğim) toplantı vardı.

Biri Trafo’da SODEV tarafından organize edilen “Sosyal Demokrat Perspektiften Ekonomi ve Yerel Kalkınma” konulu toplantıydı ki, yapılan duyurudaki katılımcılar arasında Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet ARAS ve Bodrum Belediye Başkanımız Tamer MANDALİNCİ vardı.

Bir diğer etkinlik ise Bodrum Mimarlık Kitaplığındaki, geçmiş dönem CHP Genel Başkanlarımızdan Murat KARAYALÇIN’ın katıldığı “Değişen Türkiye’de Yerel Yönetimler; Güçleri, Öncelikleri, Başarıları ve Gelecek” başlıklı söyleşiydi.

Doğrusu her iki değerli söyleşinin aynı saate denk gelmesi, önemli bir talihsizlik oldu benim için. Önce Trafo’daki SODEV söyleşisine katılıp, katılımcıları dinledikten sonra Mimarlık Kitaplığına gidip Sn. KARAYALÇIN’ı dinlemeyi planlamıştım ama, Trafo’daki toplantıda bir avuç insan kalınca, Bursa’dan ve Ankara’dan gelen hocalarımıza saygısızlık olmasın diye ayrılamadım ve çok istediğim diğer söyleşiye de katılamadım tabi.

Ben farkında değildim ama meğer bizim Zalimcan, her iki söyleşiyi de izlemiş. Akşam Trafo’dan çıktıktan sonra konuşulanları zihnimde toparlamak adına Kale’nin önündeki Denizciler Kahvesine oturup bir çay içeyim dedim ki, Zalimcan da masaya konuverdi.

Bana önce sitemkar bir şekilde; hep desteklemeye çalıştığım, eleştirilerimle daha iyisini yapmaları için uyarılarda bulunduğum her iki belediye başkanımızın da bu çok önemli toplantılara katılmayışını sordu. Hele henüz hayatının baharında ve yerel yönetimin ne olduğunu yeni yeni anlamaya çalışan Bodrum Belediye Başkanımızın, böyle bir toplantıdan elde edeceği faydayı ihmal etmesinin doğru olmadığını söylediğinde, gözlerimi limana bağlanmış teknelere doğru kaçırmak zorunda kaldım.

2019-2024 yılları arasındaki Bodrum Belediye Başkanlığı döneminde çok çeşitli mecralara savrularak ve hırpalanarak yerel yönetimin raconlarını öğrendiği düşünülen Ahmet ARAS’ı, şimdi devasa sorunlarla mücadele ettiği büyükşehir belediyesinde canını dişine takmış çalışıyor diyelim ve söylendiğine göre sağlık sorunu nedeniyle gelemeyişini anlayışla karşılayalım.

Bodrum Belediye Başkanımızın mazeretini ise anlamakta zorlanıyorum. Öncelikle hepi topu avuç içi kadar Bodrum’da, böylesine iki önemli söyleşiyi birbirine eklemleyerek yapamayan iradeye de hürmetlerimi sunarım yani. Murat KARAYALÇIN Mimarlık Kitaplığında konuştuktan sonra Trafo’daki SODEV toplantısına katılsaydı da, orada da katılımcı akademisyenlerle yerel yönetimlere yönelik, kendisinin de uygulayıcı önderliğini yaptığı “Sosyal Demokrat Belediyecilik” deneyimlerini paylaşsaydı çok daha güzel olmaz mıydı?

Gösteri ve kutlama programlarına tam kadro katılan belediye başkan ve yöneticileri, acaba bu deneyimlerden faydalanmaya gerek duymadılar mı? Peki, anlatılanları çok iyi bildiği düşünülen yöneticilerin yönettiği Bodrum niye berbat durumda o zaman? Belediyecilik, gösteri-rutinleri değil, sürekli öğrenme, paylaşma ve yurttaşla yüz yüze hesaplaşma işi değil mi sosyal demokraside?

Mikrofonu eline alınca Atatürk’ü ve adaleti savunmak adına mangalda kül bırakmayan siyaset yorgunları (kibar olmak zorundayız), sosyal adalet ve sosyal belediyecilik konusundaki engin birikimlerini niye Bodrum’dan esirgiyorlar sorusu sorulmaz mı şimdi? Mevcut sosyal demokrat yerel siyasetin uygulamasını, altı okun hangisine takabileceğiz bu haliyle?

Her zaman üzüldüğüm bir husus vardır ki, bilgi fışkıran bu tür önemli toplantılara katılan yönetici tayfası, süslü bir iki kelime edip açılışı yaptıktan sonra, ortamdan tüyerler ve onca hazırlık yapmış olan konuşmacılar, kendi söyler / kendi dinler. Asıl hedef kitle olan “vatandaş” ise zaten yoktur oralarda. Çünkü insanca yaşamak için, var olan sömürü düzeni içinde çalışmak zorundadırlar.

Denizciler kahvesine akşamın keyifli hüznü çökmeye başlamıştı ki, Zalimcan’la vedalaşıp ayrılırken yine beni üzen bir tespitini paylaştı. “Bodrum yönetilmiyor, sadece idare ediliyor” dediğinde bu kez, limanda dolaşırken muhteşem güzellikteki o balığa zıpkın atan “Hasan Abi” ile onu masum göstermeye çalışan anlayış aklıma geldi ve yüzümü yere eğerek evime döndüm.

Popüler Haberler