Pazar, Ekim 19, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Bodrum’da Huzur Ve Refah İçin Gerekli Olanlar…

Zalimcan dosyalarından birini daha açıyoruz: “Kent Aidiyeti”. Son zamanlarda Bodrum’da yaşanan sıra dışı, şiddet içerikli olaylar hepimizi şaşkına çeviriyor. Bu tür bireysel suç girişimlerinin arkasında sadece psikolojik nedenler mi var, yoksa kent aidiyeti eksikliği gibi daha derin toplumsal bozulmalar da rol oynuyor mu? Bence ikincisi de göz ardı edilemez.

Bodrum’un bugünkü hali; parçalı sivil toplum inisiyatifleri ve koordinasyonsuz / öngörüsüz yerel yönetimler tarafından daha da karmaşıklaşıyor. Kentimize, birbirimize hatta kendimize yabancılaştığımız bir gerçek. Kentleşme sürecinde aşırı nüfus artışı, kontrolsüz yapılaşma, kentsel yoksulluk ve politikasız yönetimler bir araya geldiğinde ortaya çıkan tablo, “kentli olma” bilincimizi tehdit ediyor.

Önümüzdeki zor ama gerekli soru şu: “Ne olacak bu Bodrum’un hali?”. Bodrum’un halleri çok ama biz şimdilik toplumsal yaşam paydaşlığı ve kente olan aidiyetimize yönelik olarak konuşalım. Çünkü Bodrum git gide kimliksizleşiyor ve biz biliyoruz ki; “kimliksizleştirilen her coğrafya, önce zihnen sömürgeleşir, sonra fiziken parçalanır”.

Bu Kentte Kimler Yaşıyor?

Mikro milliyetçilik hastalığına yaslanmadan Bodrum nüfusunu dört gruba ayırabiliriz:

  1. Atadan Bodrumlu olanlar.
  2. Sonradan gelip kalıcı olanlar.
  3. Mevsimsel olarak gelip gidenler.
  1. Kısa süreli ziyaretçiler.

Pratikte ise iki ana kategori öne çıkıyor: “Bodrum’da yaşayanlar” ve “Bodrum’u yaşayanlar”. Kent yönetimini belirleyenler, kentin tüm sorunlarını yaşayanlar ve sorunlara çözüm bulmak için kafa yoranlarla birlikte bu sorunlar çözülecektir. Diğerleri, zaten misafir gibi geliyor ve gidiyor.

Liderlik, Örgütlenme ve Biat Kültürü

Millet olarak genetiğimize işlemiş en önemli özelliğimiz; “garnizon toplum” oluşumuzdur. Bir yandan konar/göçer yaşarken, diğer yandan da önümüzde hep bir “lider” (hakan, komutan vb) olmasını isteriz. Miğferini giymiş “lider” hedefi gösterdi mi, ölümüne koşarız. Bu bazen tribündeki amigo olabilir, bazen iş yerindeki müdür, bazen de bir siyasetçi.

Üzerinde konuşulması gereken ise, toplulukları yönlendiren lider seçimleridir. Böylesi biat kültüründen gelen toplumlara ille de demokrasi koyacağız dediğiniz zaman, ortaya enteresan görüntülerin çıktığı hepimizin malumu. Olmuyor işte.. Böyle bir topluma dayatmaya çalışılan demokrasi, ancak yaka iğnesi ayarında duruyor. Bir türlü içselleştiremiyoruz.

Lider seçiminde de, örgütlenmede de, değerlerimizi korumada da, her alan ve her yerde kaos hakim oluyor. Toplum içindeki kaostan yararlananlar bu durumu fırsata çevirerek lider oluveriyor, sonra o lider kendi gücünü daha da pekiştirmek için topluluğu yönlendiriyor, o topluluk ne yaptığını bilmeden sağa sola savruluyor. Ortaya çıkan ise günümüz toplumsal yapısı.

Bu darmadağınık toplumsal yapı karakteri içinde oluşan kriminal olaylar ise sadece “ah, vah” ederek geçiştiriliyor ve zaten bir süre sonra da unutulup gidiyor. Ta ki bir yenisi çıkana kadar. Karısını öldüren koca, sapkın ilişkiler, “yan baktın kabadayılığı”, hesaba itirazı abartanlar sıradanlaşıyor ve hatta bu sorunlu yapı, arkadan gelen kuşakta, karizmatik bir gereklilik haline bile dönüşebiliyor.

Aidiyet Nasıl Kurulur?

Bodrum’u aidiyetle donatmak, salt duygusal bir çağrı değil; somut, adım adım inşa edilmesi gereken bir süreç. Öneriyi üç ana eksende toplayabiliriz:

  1. Kültürel süreklilik ve eğitim: Kent kimliğini korumak şartıyla “yerelden evrensele uzanan kültürel etkinlikler”, okullarda ve sivil toplum kuruluşlarında kent tarihi ve ortak yaşam eğitiminin güçlendirilmesi.
  2. Komşuluk ve toplum ilişkileri: Komşuluğu önceleyen mahalle temelli programlar, ortak projeler; kent sakinlerinin birbirini tanımasını ve birlikte sorumluluk almasını sağlayan projeler.
  3. Liyakatli, şeffaf ve kente öncelik veren yönetim: Yerel yönetimde liyakat, hesap verebilirlik, katıksız samimiyet ve katılımcılık olmazsa olmaz. Yerel yönetim, kentteki her olumsuzluğun üstünde kalkan, her güzelliği görünür kılan bir aktör olmalı.

Başarının Örnekleri Var

Tarih ve güncel deneyimler gösteriyor ki; taban demokrasisi ilkeleriyle yönetilen yerlerde toplumsal dayanışma ve gelişme kalıcı oluyor. Geçmişte Antik Yunan kentlerinde gözlenen “yurttaşlık demokrasisi”, Türkiye’de Fatsa ve Ovacık deneyimleri, İspanya’daki “Marinaleda Köyünün” tabana dayanan demokrasi uygulamaları, dönüşümlerin nasıl somut olarak uygulanabileceğini gösteriyor. Bu örneklerdeki kent yaşayanlarının yarattığı kent kültürleri, “yeni bir ütopya”ya yolculuğun adresi gibi.

Bodrum’u böyle bir kent haline getirmek, yalnızca yerel yönetimin işi değil; sivil toplumun, yerel aktörlerin “Bodrum’da yaşayan” her bir kent paydaşının sorumluluğudur. “Aidiyeti” kemikleştirebilirsek huzur ve refah gelecektir.

Popüler Haberler