Cuma, Nisan 18, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Ahmet Aras’a Yapılan Saldırının Ardından…

Demokratik Kitle Örgütleri, Özgür Basın ve Toplumsal Dayanışma: Ahmet Aras’a Yapılan Saldırının Ardından…

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’a yapılan saldırı, yalnızca bir belediye başkanına yönelik fiziksel ve psikolojik bir baskı girişimi olarak değil, aynı zamanda demokrasiye, halkın seçtiği yöneticilere ve özgür basına karşı yapılan bir tehdit olarak ele alınmalıdır. Bu olayın merkezinde, demokratik kitle örgütlerinin işlevi, özgür basının güvencesi ve toplumsal dayanışmanın önemi gibi kritik unsurlar bulunmaktadır.

Demokratik Kitle Örgütleri ve Sorumlulukları

Toplumsal mücadelelerin en önemli dinamiklerinden biri olan demokratik kitle örgütleri, halkın taleplerini dile getiren, işçilerin, çevrecilerin, meslek örgütlerinin ve yurttaşların haklarını savunan en önemli araçlardan biridir. Ancak, bir sendikanın veya sivil toplum kuruluşunun meşruiyeti, yalnızca kendi üyelerinin dar ekonomik çıkarlarını korumakla değil, toplumun genel yararını gözetmekle de ölçülür.

TES-İŞ sendikasına bağlı bazı üyelerin gerçekleştirdiği bu saldırı, sendikal hak arayışını gölgeleyen, toplumsal barışı tehdit eden ve demokratik bir zeminde çözülebilecek sorunları şiddetle çözmeye çalışan bir anlayışın ürünüdür. Sendikalar, işçilerin haklarını korurken, demokratik değerleri de savunmalı; müzakere, uzlaşma ve barışçıl protestolarla hak arama mücadelesini yürütmelidir. Aksi halde, örgütlü emek mücadelesi, provokatif ve antidemokratik eylemlerin gölgesinde kalır.

Ahmet Aras’ın halkçı ve çevreci belediyecilik anlayışı, bu olayda hedef alınmış olabilir. Oysa çevreyi, doğayı ve halk sağlığını önceleyen bir belediye yönetimi, işçilerin de yaşam kalitesini yükseltir. İşçinin emeğini savunurken, yaşanabilir bir çevreyi de gözetmek gerekir. Dolayısıyla, bu tür saldırılar, işçilerin gerçek taleplerini ve sendikal mücadeleyi de zayıflatmaktan başka bir işe yaramaz.

Özgür Basına Yönelik Saldırılar ve Toplumsal Bilincin Önemi

Bu olay sırasında bir kadın gazeteci olan Ümmü Gülsüm Dural’ın saldırıya uğraması, basın özgürlüğüne yönelik sistematik baskının bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Özgür basın, demokratik toplumların temel taşıdır. Gazetecilerin tehdit edilmesi, darp edilmesi ve görevlerini yapmalarının engellenmesi, sadece bireysel bir hak ihlali değil, halkın haber alma hakkına yönelik doğrudan bir saldırıdır.

Bugün Türkiye’de gazetecilere yönelik baskıların arttığını, basın emekçilerinin sürekli hedef haline getirildiğini göz önüne aldığımızda, bu olay bir tesadüf değildir. İktidarın baskıcı politikaları ve medya üzerindeki denetimi arttıkça, yerel düzeyde de basına yönelik tahammülsüzlük giderek artmaktadır. Oysa özgür basının güçlenmesi, halkın hakikate ulaşmasını, emek mücadelesinin görünürlüğünü artırmasını ve yerel yönetimlerin hesap verebilirliğini sağlamaktadır.

Bu tür saldırılar, yalnızca bireyleri hedef almaz; aynı zamanda bir kentte yaşayan insanların ortak değerlerine, dayanışma ruhuna da zarar verir. Ahmet Aras, yıllardır halkçı belediyecilik anlayışıyla, doğanın ve emeğin hakkını savunan bir yönetim sergilemiştir. Ona yönelik saldırının, halkın seçilmiş iradesine yapılan bir saldırı olduğu unutulmamalıdır.

Tam da bu noktada, demokratik kitle örgütlerinin, çevre hareketlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm duyarlı yurttaşların bir araya gelerek dayanışma göstermesi gerekir. Bu sadece Ahmet Aras’a destek vermekle ilgili değil, aynı zamanda kamusal alanın korunması, demokratik değerlerin savunulması ve halkın kendi yöneticileriyle kurduğu bağın güçlendirilmesi meselesidir.

Sonuç olarak, bu saldırının ardındaki motivasyon ne olursa olsun, şiddetin hiçbir demokratik mücadelede meşruiyet kazanamayacağını bir kez daha vurgulamak gerekir. Demokratik hak arayışı, ancak meşru yollarla ve halkın çıkarlarını gözeten bir perspektifle yürütülmelidir. Sendikalar, yalnızca üyelerinin haklarını değil, toplumsal bütünlüğü de gözeterek hareket etmeli; özgür basın, tüm baskılara rağmen gerçekleri dile getirmeye devam etmelidir.

Halkın iradesini temsil eden her belediye başkanı, her gazeteci, her yurttaş, bir bütün olarak demokrasinin teminatıdır. Ve demokrasiyi savunmanın yolu, örgütlü toplumun, özgür basının ve halkın dayanışmasını güçlendirmekten geçer.

Popüler Haberler