Cuma, Nisan 18, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

 Avrupalı Görünümlü, Orta Doğuluyuz…

Çağdaş insan eleştiriye açık olan, eleştirinin kendisini geliştireceğini bilen insandır!

Kendisinin göremediğini gören, farklı bakış açılarının ürettiği düşünsel çıktılara saygı duyan insandır çağdaş insan..

Tadı bir başka olur yapıcı eleştirinin..

Hani deriz ya çok hoşumuza giden bir şeye “tadından yenmiyor vallahi” diye. Yapıcı eleştiriler de böyledir. Muhatabına “tadından yenmiyor” hissiyatı verir.

Peki diğerleri, varlıklarını karşıtlık üzerinden konumlandıranlar.. Onlar ise eleştiriyi yapıcı değil de yıkıcı algılar.

Bir de bakarsın ki; geriden getirdikleri travmalarına esir olmuş o çağdaş insan diye sınıflandırdığımız bazı kişi ve gruplar, almış o yapıcı eleştiriyi, oluşturdukları saadet zincirlerinin ve çıkar gruplarının saflarını sıklaştırmakta sıva yapmış kullanıyor.

Eleştiriyi alıp; varlıklarına hizmet edecek şekle büründürüp, oradan buraya, buradan şuraya evirmişler.

Dedim ya; eleştiriye açık olmak, tadına bakmak, sindirmek kendini bilen çağdaş insanın işidir.

***

Belirli aralıklarla Bodrum Kent Konseyi’ni (BKK) yazıyorum. Neden mi?

Yakın gelecekte toplumsal geçerliliği ve değeri daha da artacak bir kurum olacağını düşündüğüm için. Siyasi tercihlerimizle seçtiğimiz kurumların hali malum..

16 Kasım 2024 tarihinde yapılan ve bana göre de tamamlanamayan Bodrum Kent Konseyi seçimleri, sonunda mahkemelik oldu.

Durumu kamuoyuna taşıdığı yazımın sonrasında, yazar Ayhan Ongun konuyu hazırlayıp sunduğu “Açık Görüş” programına taşıdı.

Ongun, konuyu değerlendirmek için de BKK Başkanı Gamze Türk Oğuz ve YK üyesi Avni Barkın Kurt’u da programına konuk etti.

Yayında “seçim günü yaşananların” etrafından dolaşılarak yapılan değerlendirmelerin, günümüzde yaşanan siyasi gelişmelerle meç edilerek sıradanlaştırılmasını üzülerek izledim.

Seçimde oluşan usul hatalarının savunmasına soyunan Başkan Türk ve YK üyesi Kurt’u da anlamakta zorlandım. Sayın Kurt’un konuşmalarının içinde mezun olduğu üniversiteyi sık sık önceleyerek kullandığı ifadelerinde “bundan bir şey çıkmaz” yaklaşımını şaşkınlıkla izledim.

Elindeki oyuncağı alınmak istenen ama direnen çocuk edasında yaptığı konuşmalar, olan bitenin ne olduğu değerlendirmesinden oldukça uzaktı bence..

Şunu da net olarak ifade etmek gerekir! Seçim gününü yöneten divanın yaptığı usul hatalarında, yeni oluşan yönetimin sorumluluğu yoktur.

Başka bir deyişle kendilerinin sorumluluğunda olmayan bir süreci, önemli üniversitelerden mezun olan bu değerli insanların savunması, yapılan yanlışlarda dahli var mı sorusunu düşündürür insana?

Oysa ki, programda “BKK’nın yeni yönetimi, yönetmediği bir genel kurul sürecinden sorumlu olamaz. Bu nedenledir ki, bu konuda konuşmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Seçim anında dikkatimizi çeken ve sonrasında da yaptığımız değerlendirmelerde bize de rahatsızlık veren birçok durumun var olduğunun biz de farkındayız. Seçimin yeniden yapılması belki bize de iyi gelir” demeleri,  kamuoyunda “evet ya, bu insanlar gerçek birer demokrat” tespitini oluştururdu düşüncesindeyim.

Diğer taraftan; böyle demokratik duruşlara uluşmaya daha çok zamanımızın olduğu kaçınılmaz. Hepimiz ‘ Avrupalı görünümlü, Orta Doğulu’ gibi davranıyoruz..

Yanlış anlaşılmasın.  ODTÜ’den değil, bildiğiniz 13 Arap ülkesinin de yer aldığı coğrafyadan bahsediyorum.

Dönelim konumuza..

Programda BKK seçimleri döndü dolaştı, Ekrem İmamoğlu’na yaşatılan zulme evrildi. Oradan da AK Parti ve Yaşar Yıldız’a..

Yaşar Yıldız’ı güzelleyecek halim yok. Ayrıca güzellenecek bir tarafı da yok kendisinin. Ama sayın Yıldız, maalesef konunun göbeğinde..

Birçok bileşenin fikir birliği içinde olduğu BKK seçimlerini usul ve içerik hatalarını hukuka taşımış. Bu seçimin iptal edilip, yeniden yapılması gerekir diye düşünenlerin sesi olmuş. Durum bu kadar sade ve basit esasında..

Seçim günü olan bitenle ilgili gündeme taşıdığım eleştirel bakış açım, programda döndü dolaştı safların sıklaşmasına sıva oldu maalesef.

Programda; divan başkanlığının usule uygun olmayan yönetimi ve içerikte yaşanan olumsuzluklarla ilgili bir kelime dahi edilmedi.

Demokratlık yine tozlu rafta kaldı. Konuşularak lafta kalaydı bari..

***

Yazımın son bölümünde bir konu daha var ki, onu da tartışmaya açmak istiyorum.

Soru Şu! BKK’nın; başkanlığı ve yürütme kurulu üyeliklerine kimler aday olmamalı?

BKK’nin 400’ün üzerinde olan bileşenlerinin tamamının seçilme isteklerinin demokratik haklarının olduğunu bilerek yapıyorum bu öneriyi.. Olmak isteyene saygı duyulması gerektiğini bilerek ve belirterek..

Bodrum Belediyesi başta olmak üzere kamu kurumlarında çalışan, yine kamu kurumlarıyla (Bodrum Belediyesi, Bodrum Kaymakamlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı) mesleklerinden dolayı direk ve dolaylı iş yapan, kentin şehir planlaması ve imarı gibi konularda projelere imza atanlar bu işin içinde olmamalı.

Bu görevleri ve işleri yapanlar BKK’nın içinde danışılacak insanlar olabilir ama yönetiminde olmama hassasiyetini göstermeleri gerektiği düşüncesindeyim.

Ortakent-Kargı’da yapılan külliye inşaatına karşı çıkarak eylem yapanların içinde, “keşke bu işi bize verselerdi biz çok daha iyisini yapardık” sözlerine şahit olmanın yanı sıra birçok durumu gözlemlemiş birisi olarak yapıyorum önerimi..

Popüler Haberler