Cennet Koyu’na adını veren güzellik, yıllardır Bodrumluların ve bu kente gönül vermiş herkesin ortak değeriydi. O koy, yalnızca turkuaz deniziyle değil, Leleg uygarlığından bugüne taşıdığı tarihî mirasla da hepimize emanetti. Ama şimdi bu emanete ihanet ediliyor.
Cengiz İnşaat’ın Gökburun yarımadasında yürüttüğü faaliyetler, sadece doğayı değil, hukuku, vicdanı ve ortak geleceğimizi de betona gömdü. Birinci derece doğal sit alanı, üçüncü derece arkeolojik sit alanı hiçe sayıldı. ÇED raporları alınmadan, denizden karaya uzanan mendirekler ve dalgakıranlar yapıldı. Gökburun’un 678 dönümlük alanı “cennet” olmaktan çıkarılıp cehenneme çevrildi.
Bodrum Yurttaş İnisiyatifi ve MUÇEP gönüllülerinin ortaya koyduğu görüntüler artık inkârı imkânsız belgeler. Orada bir karış doğal alan kalmadı. Çizgili yunusların, caretta carettaların, Akdeniz foklarının yaşam alanları yok edildi. Orman, kıyı, kültür ve tarih bir bütün hâlinde yağmaya teslim edildi.
Daha da acısı, inşaat sırasında Leleg uygarlığından kalma sütunlar ve tarihî eserlerin ortadan kaybolmuş olmasıdır. Kimi “Bodrum Kalesi’ne gitti” diyor, kale yetkilileri ise böyle bir şeyden haberdar olmadıklarını belirtiyor. Bu, yalnızca ekolojik değil, kültürel bir suçtur. Peki bu eserlerin hesabını kim verecek?
Savcılıklara, belediyelere, bakanlıklara çağrılar yapılıyor. Ama her şeyin üstünde şu soru asılı kalıyor: Yasalar Cengiz Holding söz konusu olduğunda neden duruyor?
Bodrum’un cennet koylarında huzurla yaşamak istiyoruz. Bizim istediğimiz şey çok yalın: Ne denizin, ne ormanın, ne tarihin talan edilmediği bir kent. Çocuklarımızın, torunlarımızın nefes alacağı bir gelecek.
Bugün Bodrum halkının, çevre gönüllülerinin yükselttiği bu çığlık, yalnızca Bodrum için değil tüm Türkiye için bir uyarıdır. Çünkü doğanın talanı yerel bir mesele değil, ulusal bir geleceksizliktir.
Ve biz, tüm bu karanlık tabloya rağmen, inatla “huzurla” demeye devam edeceğiz.
