Yerelde ve ulusalda yönetim erkini elinde bulunduranların işleri olabildiğince kötüye götürdüğü bugünlerde; sorumlu gazetelere, yazarlara, yorumculara ve işini iyi yapan muhabirlere fazlasıyla ihtiyaç var.
Sosyal medya ve televizyonlar üzerinden yapılan algı operasyonlarının, taraftar moduna geçen basın kurum ve kuruluşlarınca beslendiği günümüzde, olan bitenin içinden en az hasarla çıkabilmemizin, işini objektif bakış açısıyla yapan basın mensuplarının katkısıyla mümkün olabileceği düşüncesindeyim.
Eyyamcı, çıkarcı, yalaka, şark kurnazı hatta şantajcı özellikleri barındıran gazeteciler, yazarlar ve yorumcuların, etik değerler üzerinden topluma verdiği zararı inanın savaşlar bile veremez.
18 Aralık 2023 tarihinde verdiği sokak röportajında ki sözleri hala kulağımda olan Sosyolog Dr. Zeliha Burtek‘in dediklerini buraya bırakıyorum..
“Dünya tarihi iktisadi olarak her zaman toparlandı. Bir sürü krizler gördü. Ekonomi her zaman toparlanır. Kapital kendini yok etmez. Ama sosyal çürümeyi düzeltemezsiniz. Türkiye’nin gerçekliği iktisadi değil, yaşadığı sosyal çürümedir. Etik yok oldu. Etik, yaşam felsefesi demek. Bu da Türkiye’de kalmadı. Türk edebiyatında sinemasında, tiyatrosunda, yazın ve düşününde; göçmen kültürü, mülteci kültürü, mafya ve kara para aklama kültürü olmazdı. Kültürel anlamda bunlar bizde normalleşti. Artık işimiz çok zor.”
Etik değerlerini tamamen yitirmiş bir toplumda neler yaşanabileceğini bugünkü gerçeklerden tahmin edebilirsiniz sanırım.
Birbirinin hakkına-hukukuna saygı duymayan, hedefe ulaşmak için her yolu mubah sayan zenginlerle, fakirlerin oluşturduğu demografik bir tablo..
Zaman iktisadi olarak toparlanmayı gerçekleştirse bile; etik değerleriyle birlikte orta gelir grubunu geri getirmeyi gerçekleştirebilir mi bilmiyorum! Hatta durumun telafisini imkansıza yakın olarak görüyorum.
Basın; kuvvetler ayrılığının sigortası olma özelliğini üzerinde taşıyan bir değerdir. Yani olası sorunların tuzudur. Kokan ve kokuşan değerleri iyileştirebilme gücüne sahip bir erktir.
Et kokarsa tuzlanır; ya tuz kokarsa ne yapılır?
Yukarıdaki sorum; hem meslektaşlarıma hem de kamuoyuna..
***
Ayağına basıldığı zaman; özgür basın beklentisine giren ve talebini yüksek tondan dile getirerek, basın kurum ve kuruluşlarından sorumluluk bekleyen toplumun, tüm katmanlarına soruyorum.
Siz sorumluluklarınızı yerine getiriyor musunuz? Basına karşı sorumluluklarınızla ilgili beyninizi şimdiye kadar kaç dakika meşgul ettiniz? Diyelim ki ettiniz.. Ettiniz de ne yaptınız?
Etik değerler konusunda yaşadığımız erozyon beyinlerde de yaşanıyor. Düşünmeyen ve bencilce beklentiler içinde olan beyinler..
Neyse düşünmeyenlere kısa bir özet geçeyim. Basın kuruluşlarının özgürce ayakta kalmalarını sağlayacak 2 ana unsur var; abonelik ve reklam..
Şimdi yerel yaşam alanımızda yer olan unsurlara ve kamuoyuna soruyorum!
Abone olduğunuz bir yerel yayın kuruluşu var mı? Kurumsal ve ticari bütçenizden basına ayırdığınız yıllık bir reklam bütçeniz var mı? Tabii ki beklentisiz ve çağdaş insan duruşuyla..
Cevap yerine derin bir sessizlik yaşadığınızı görmüş gibiyim. İstisnalarınızın olduğunu bilerek..
Özgür basın, adalet gibidir. Bir gün mutlaka herkese lazım olur.
Geç kalan adaletin adalet olmadığı gibi, özgürlüğünü yitirmiş basının da basın olmayacağı, kaçamayacağımız bir gerçektir.