Pazar, Haziran 15, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Hanginizi Evinde Otururken, İşinde Çalışırken Devleti Yönetmeye Davet Ettik?

Sosyal çürüme konusunu fırsat buldukça yazılarımda işliyorum. Toplumu bu konuda formda tutmak isteğimden mi? Yoksa olana biteni değerlendirmek konusunda ölçü niteliği taşımasından mıdır? bilmiyorum.

Son yıllarda etik değerler konusunda yaşadığımız erozyon sonucu gerçekleşen sosyal çürüme, sebep-sonuç bağlantısı kurma yeteneğimizi de neredeyse yok etme noktasına getirdi.

Etik değerlere takıntım sanırım haberciliğin yapı taşı olan 5N1Kne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin, kim” sorgulamasından geliyor.

Ne olur ise olsun.. Sonuçta; insanlar, olaylar ve fikirler hakkında yaptığımız ve yapacağımız sebep-sonuç bağlantısı kurma yetimizin, etik değerlerimizi korumaya hizmet ettiği düşüncesindeyim.

Sorgulamaktan vazgeçmeyelim.. Yapacağımız her sorgulama bizleri kaybettiğimiz etik değerleri, yeniden bulma noktasına taşımaya hizmet edecektir.

Diğer taraftan yüksek sesle yapılan sorgulamaların, özellikle politikacılar nezdinde kontrolünü kaybedenlerinin, kendine gelmesine katkı sağlayacağından eminim.

***

Yatağan Belediye sınırları içerisinde yer alan “millet bahçesi”, geçtiğimiz Kurban Bayramı günlerinde AK Parti ve CHP’nin Muğla milletvekilleri arasında polemik konusu olmuştu.

Oluşan tartışma; Önceki dönemde Yatağan Belediyesi’ni yöneten AK Parti’nin hizmete soktuğu Yatağan Millet Bahçesi’nin, CHP döneminde Muğla Valiliği’ne bağlı Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’na devredilmesi idi..

Millete dolayısıyla da devlete ait olan bu değer ve hizmet üzerinden gerçekleşen tartışma yazımın da konusu oldu. Böyle konuları yazmak ve değerlendirmek her ne kadar zül olsa da konuya dair değerlendirme yapmaktan geri durmak pek de mümkün değil !

Şöyle ki; birçok yeteneğinin yanı sıra mükemmel bir siyaset bilimcisi olma niteliğini de yüksek şahsiyetinde barındıran kurucu irademiz Mustafa Kemal Atatürk‘ü, muaf tutarak şu soruyu sormak istiyorum tüm politikacılara..

Bu millet; Türk siyaset tarihinde yer alan politikacıların hangisini; evinde otururken, işinde çalışırken bir çağrı yaparak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetmeye davet etti.

Benim bildiğim yok. Bilen varsa da konunun istisnası olur.

Siyasi arenaya çıkıp, politika yapmak isteyen her kim varsa; “Beni seçerseniz ben bu milletin ve devletin bana emanet edeceği maddi-manevi tüm değerleri ve gücünü, milletin ve devletin menfaatleri için kullanacağım.” iddiasıyla yetki aldı, kullandı yada kullanıyor.

Yetki kullanan politikacılar; üretilen değerler ile verilen hizmetlerin sadece vesilesi olabilir. Türkiye Cumhuriyetinde gerçekleşen ne varsa milletin iradesi ve ödediği vergileriyle gerçekleşmiştir.

Bu nedenledir ki; yerelde ve ulusalda millet adına yetki kullananlar, lütfen kendini vazgeçilmez saymasın. Söylediği her söz ve yaptığı her işle de niyetini bizlere deşifre ettiğini unutmasın!

Ezcümle üretilen her değer ve hizmetin sahibi millettir, vatandaştır. Türk milleti adına üretilen hizmeti babasından kalan mirasla yaptığını zanneden kim varsa, kendine gelmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Vatandaşın seçtiği ve maaşını ödediği politikacılar başta olmak üzere tüm bürokrat ve kamu personelinin; millet ve devlet adına görev yaptıkları konusunu sık sık hatırlamaları gerekiyor.

Hayatın içinde kendimin de hatırlamak için çaba sarfettiğim yaşamsal bir gerçeği dile getirmek isterim. Mezarlıklar bir zamanlar kendinin vazgeçilmez olduğunu zanneden zalimler ve alimlerle dolu.. Anın, günün, yılın ve ömrün sonu ölüm..

Lafı uzatarak maksadı aşmak istemediğim gibi, tamamını söyleyerek de politika yapanlarının aklına ve zekasına saygısızlık yapmak istemiyorum.

***

Kamu gücünü kullanma tasarrufunu elinde bulunduranlar ile bu güce sahip olmadan kullanma lüksüne sahip olanların ortaya koydukları kötü performanslar, vatandaş nezdinde sandıkta görülecek hesap niteliğindedir.

Seçildikten sonra partimin rozetini çıkarıyorum artık ayrım yapmadan bütün vatandaşlarımızın hizmetindeyim diyen politikacı doğruysa, politikayı fanatik taraftar kafasına indirgeyen politikacının tarifi ne olmalıdır? sorusunu buraya bırakıyorum.

Yetkiyi devredenlerin büyük sorunu da, emanet ettiklerine karşı; kulluk, hizmetkarlık, marabalık ve uşaklık düzeyinde sosyal davranış silsilesine bürünmesi..

Birinin egemenliğini tanıyan, kabul eden değil; egemenliği kayıtsız şartsız elinde bulunduran millet olmalı değil mi?

Etik değerlerle yapılan sorgulamalar ve söylemler değerlidir. İnsanları insan, milletleri millet, devletleri devlet yapar..

Yazımın son bölümünde konuyu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşanmışlıklarından bir kesitle tamamlamak isterim.

Yıl 1923.. Atatürk’ün İzmir’de halkla buluştuğu bir toplantıda dinleyiciler arasından biri, halifeliğin kaldırılmasının uygun olmadığı değerlendirmesini yapınca, Atatürk döner ve salona şu soruyu sorar:

Bana halifenin hangi işine ihtiyacınız olduğunu söyleyin? Salonda sessizlik olur. Ardından Gazi devam eder: “Bir toplum, başkalarının aklıyla değil, kendi aklıyla düşünmeli. Başkasının dediğini yaparak millet olunmaz.” 

O gün salonu sessizliğe büründüren derin sorgulamaya, bugünlerde çok daha fazla ihtiyacımız olduğu düşüncesindeyim.

Popüler Haberler