Çarşamba, Temmuz 30, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Sabah Şirket Müdürü, Öğlen Halkçı Başkan, Akşama Canı Ne İsterse…

Etik değerler üzerinde yaşadığı erozyonun sonuçlarını her geçen gün daha fazla hissettiğim ülkemde en büyük korkum, yurdum insanının kafasındaki çoklu duygudurum bozukluğu halidir. Daha da korkuncu bu durumun normalleşmesidir.

Hemen bu ne biçim giriş demeyin lütfen!

Bireyimizde, ailemizde, toplumumuzda, iktidarımızda, muhalefetimizde en kötüsü de devletimizde bu duygudurum bozukluğu hali maalesef ki tüm haliyle yaşanıyor.

İstisnaları olmakla birlikte hep beraber; faşistiz, komünistiz, demokratız, muhafazakarız, işçiyiz, saraylıyız, maçoyuz, feministiz vesaire vesaire..

Başka bir deyişle; sabah güne sosyal demokrat olarak başlayan, öğlen liberal, akşam faşist, gece zikirde muhafazakar olmuş.. Geçişlerde demokrat veya otokrat durumları yaşandığı gerçeği de ayrı bir durum..

Ülkenin en sade vatandaşından en tepesine kadar gün içerisinde her role ve hale ışık hızıyla girebilecek hale geldik.

Bizim nesil bu duygu halini geçen zaman içerisinde seyrek olarak yaşar ve şöyle ifade ederdi.

“Bazı konularda çifte standardı var. Bir türlü çözüm üretemedi bu haline..” der ve dikkatle izlerdik. Başka bir deyişle etrafımızdaki insanların bazılarında yaşanan bu durumu bilir ve tariflerimizi ona göre yapardık. Her şeye rağmen de tarif edilebilir bireyler ve toplumduk.

Peki ya şimdi!

Durum çifte standart düzeyinden, çoklu standart hatta çoklu duygudurum bozukluğu haline evrildi.. Sorun oldukça büyüdü bana göre..

Psikoloji ve psikiyatri bilimini içeren meslekler bu memlekette kısa vadede en çok ihtiyaç duyduğumuz iş alanları içerisinde yerini alacak galiba..

***

Bugün; keyfi olarak nitelendirilebilecek gerekçelerle Bodrum Belediyesi’nin iş anlaşmasını fesih ettiği basın çalışanı Deniz Özbaş‘ın işten çıkarılışının 18. başlattığı eyleminin de 10. günü..

Yaşanan vakanın unutulmaması ve sıradanlaştırılmaması için dün klavyenin başına oturduğum ve yazımın ilk bölümünü tamamladığımda, yazdıklarımın teyidi geldi adeta..

Bodrum Gündem’de paylaşılan ve Tamer Mandalinci ile yapılan kısa bir mülakatın başlığı düştü sosyal medyaya..

Mülakatı yapanın ya da BG editörünün başlığa çektiği cümle, tam anlamıyla yazımın giriş bölümünü teyitler cinstendi.

Tamer Mandalinci: “Bodrum’u Şirket Disipliniyle, Halkçı Anlayışla Yöneteceğim

Genç ve tecrübesiz belediye başkanı, gün içerisinde defalarca yaşadığı dalgalanmaları, verdiği mülakatta da dile getirmiş adeta.

Bu mülakatta söyledikleriyle; beni de ne demek istediğini anlatmak için başka bir deyişle cümlelerini yazmak zorunda bırakmadı genç ve tecrübesiz başkan..

Bodrum Belediyesi’ni; sabah saatlerinde bir şirket müdürü gibi yöneten başkan, öğleden sonra halkçı başkana evriliyor, akşama da canı ne isterse artık…

Her saat, her gün, her hafta ve her ay yine yeniden farklı davranış versiyonları..

Yazıma giriş bölümünde dediğim gibi hepimiz için en büyük tehlike; çifte standart düzeyinden, çoklu standart yani çoklu duygudurum bozukluğu haline evrilmek..

***

Laf lafı, haber haberi açınca, basın çalışanı mağdur Özbaş’ın son durumunu atlatmak için niyetlendiğim konuya geri döneyim.

Gelişmeleri yakından takip ediyorum. Geçmişinde bireysel ve örgütlü mücadele bilincini idrak etmiş ve deneyimlemiş bir basın çalışanı olan Özbaş’ın, anlamlı ve haklı eylemi belediye önündeki merdivenlerde devam ediyor.

Yaşanılan bu gelişmeler Bodrum’u ve belediyeyi meşgul ettiği kadar CHP Genel Merkezini de meşgul ediyor.

CHP Genel Merkezi’nin; halkçı bir belediyenin ortada haklı hiçbir gerekçesi yokken 22. madde ile iş anlaşması fesih edilen Özbaş’ın, durumunu yakından takip ettiği de diğer bilgiler arasında..

Sadece durumu takip etmeyen ve yapılan hatalı uygulamaların ortadan kaldırılmasını isteyen genel merkez, gerekli uyarıları da yapmış..

Diğer taraftan Özbaş’ın eylemi edindiğimiz bilgilere göre; Başkan Mandalinci’yi fazlasıyla kırmış, üzmüş ve örselemiş..

Bu eylemin biran önce sonlandırılmasını isteyen Başkan Mandalinci, duygu ve düşüncelerini Belediye-İş Sendika temsilcilerine geçen hafta sonu ile bu haftanın ilk gününde yaptığı toplantılarda iletmiş ve Özbaş’ın tüm haklarının verileceğini de sözlerine eklemiş.

İş sözleşmesini fesih ederken özel sektör yöneticisi, yürüyen süreçte otokrat başkan, işin sonunda yufka yürekli, duygusal, halkçı yoldaş..

Deniz Özbaş’ın haklı direnişinde; yapılan hataların lafta değil icraatla telafi edilerek, durumun en hızlı şekilde normale dönmesini yakından takip etmeye devam edeceğim.

Özellikle 22. Maddeden işten çıkarılma hukuksuzluğu acilen düzeltilmeli!

***

Bu arada Gazeteci-Yazar Hüseyin Anıl‘ın sözleri geldi aklıma; geçtiğimiz günlerde yaptığımız bir sohbette yazılarımı yakından takip ettiğini belirten meslek büyüğüm Anıl, uyarılarda bulunarak dedi ki; bazı konular vardır ki fazla söze gerek yoktur. Girişi yaparsın gerisini okur tamamlar.

İşte bu yazının konusu tam da böyle bir konu.. İspatı da; Bodrum Gündem’in haberi paylaştığı sosyal medya sayfasında altına gelen yorumlarda.. Bodrumlu yazının devamını getirmiş..

***

Hüseyin abicim bu yazının sonunu ben değil ama Dedem Korkut getirsin.

Ne demiş Dedem Korkut!

Arş tanık olsun, kürsü tanık olsun. Yer tanık olsun, gök tanık olsun. Kadir Tanrı tanık olsun. Benim canım senin canına kurban olsun! Dediklerim de kulağına küpe olsun!

Dedem Korkut’un üzerinden rol çalıp bir haksızlık yapmayalım. Koyu harflerle yazılan yer bana ait. Yani yazarın duygudurum bozukluğu.. Kendisini Dede Korkut zannediyor!

Siz şükredin edin bence.. Bir gün çıkıp, Deniz Gezmiş bende vücut buldu dersem ne yapacaksınız!

Popüler Haberler