Zalimcan’ı hiç bu kadar öfkeli, üzgün, bezgin ve yorgun görmemiştim. Ülkede yaşanan baş döndürücü gelişmelere yetişeceğim diye helak olmuş zavallım. Her ne kadar bir eli yerde, bir eli gökte desek de, Ankara’ya mı yetişsin, İstanbul’a mı koşsun, Bodrum’la mı hemhal olsun, yoksa Muğla’da mı gelişmeleri takip etsin garibim. Gerçi hepsinden de haberdar ve yaşanan tüm gelişmeleri objektif bir şekilde aktardı ama sahiden berbat bir haldeydi. Aynı Türkiye gibi..
Bu pencereden siyasetçi gözlüğü ile bakmıyoruz biliyorsunuz, bakmayacağız da. Lakin söz konusu vatan ve de Bodrum ise, tüm teferruatlar kutsal hale geliyor haliyle. Ülkemdeki adaletin tartışılır hale gelmesi, konuşanın kafasına vurulması, velhasıl vatandaşın demokratik itiraz haklarının suç kapsamında değerlendirilmesi karşısında, siyasetçi olarak değil ama (bu köşede) vatandaş kimliği ile de olsa konuşmak, sorunların bir an önce çözülmesini görmek, çok daha demokratik ve özgür bir ülkede yaşama hayalini çizmek kaçınılmaz oluyor.
Gözümüzden sakındığımız ülkemizin ve kentimizin birlik ve bütünlüğü, her alanda büyüyen riskler karşısında savunmasız kalmamalıdır. İşte bunun için “sakınım planlaması” çok önemlidir.
Çernobil faciası, Ebola, Deli Dana, Domuz gribi ve en son Covid 19 gibi salgın hastalıklar, küresel finansal krizler, doğaya karşı hunharca müdahalelerimi sonucu oluşan küresel ısınma ve iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı onca çevre sorunu, internet virüsleri ve korsanlığı, dünyanın birçok yerinde yaşanan terörist saldırılar gibi örnekler, günümüz toplumlarının karşı karşıya olduğu “belirsizlikleri” oluşturuyor.
Bazı sosyologlar günümüz kentlerinde yaşanan belirsizlik halini, denetimsiz genişlemeye bağlıyorlar ve “genişleme” ile “gelişme”nin farkına dikkat çekiyorlar. Çocuğunuzun abur cuburla beslenmesine izin verirseniz, obez yaparsınız, bu genişlemedir. Sistemli ve doğal beslenmesini sağlarsanız, sağlıklı bir bedene sahip olur, bu da gelişmedir. Bu kadar basit.
Yaşadığınız kentte de, elinizde sağlıklı ve sistemli bir PLANLAMA aracı yoksa ve her yere, rastgele bina yapılmasına sesiniz çıkmıyorsa, o kent size kabus olur. Bunu önlemek için de planlama yaparken “sakınacağınız konuları” iyi belirlemeniz gerekir. Bu tür planlamalar, anında yapılacak türden değil elbet. Çok sayıda uzmanın bir araya gelip ulaşacağı bilimsel ve objektif plan önerilerini oluşturması gerekir. Bu plan önerilerini aynen uygulayacak liyakatli yönetim kadroları gerekir. En sonunda da planlama ile karar verilmiş konuların doğru uygulanıp uygulanmadığını kontrol edecek güçlü bir sivil toplum yapılanması ve halk ilgisi gerekir.
Bu sayılanlardan bir tanesi bile aksak çalışırsa sistem çöker ve yaz geldiğinde misafirlerinize içirecek su bulamaz, çöplerini toplayamaz, yollarda yürütemezsiniz.
Sahi unutmadan, yaz geliyor değil mi? Bizim de ailece “bu yaz bütçemizi denkleştirelim de bir Bodrum tatili yapalım” diye düşüncemiz var ama olur mu bilmem.







