Çarşamba, Mayıs 14, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Bodrum’un Kovboyları ve Kamunun Kalesi…

Bodrum bugün bir yol ayrımındadır. Sadece deniziyle, ormanıyla, tarihiyle değil; kimliğiyle, ruhuyla, vicdanıyla sınanıyor. Bir fikir toplantısında bir dostumun sorduğu çarpıcı soruyla bu ayrım daha da berraklaştı:
“Siz Bodrumlular, Bodrum’un kovboylarından yana mı olacaksınız, yoksa dışarıdan gelenlerin mi canı olacaksınız?”

Bu soru retorik değil, oldukça gerçek. Çünkü karşımızda iki zihniyet var:
Bir yanda Bodrum’un değerlerini sadece kendi çıkarına savunuyormuş gibi yapan yerel rant çevreleri; diğer yanda “yatırım” kisvesiyle Bodrum’a dışarıdan gelip onu yağmalayan büyük sermaye grupları.

Ama gerçek çok daha çetrefilli. Değerli bir abimin dediği gibi: “Bugün Bodrum’da yerel işbirlikçi sermaye ile dışarıdan gelen vahşi sermaye artık birbirine karışmış, birbirini tamamlamaktadır.”

Bu birliktelik, Bodrum’un kaderini satılık bir arsaya, kiralanabilir bir koy manzarasına, kazılabilir bir antik kalıntıya dönüştürmüştür. Birlikte hareket eden bu güçler, kimi zaman siyaseti, kimi zaman medyayı, kimi zaman da sivil toplumun içini boşaltarak, Bodrum’u sessizce kuşatmaktadır.

Ancak Bodrum halkı da bu kuşatma karşısında bir karar vermek zorundadır. Ya bu ortak yağma düzeninin parçası olacak, ya da kamucu ve halkçı bir duruşla değerlerine sahip çıkacaktır. Bodrum’un tarihine, doğasına, arkeolojik sitlerine, kamusal alanlarına, yani hepimizin ortak geleceğine…

Kamucu bir bakış açısıyla baktığımızda, mesele “yerli mi yabancı mı” sorusu değildir. Mesele; halktan, kamudan, doğadan, emekten yana mı olunduğudur. Bodrum’u seven; onu korumak, yaşatmak ve gelecek kuşaklara taşımak isteyen herkes, bu mücadelenin parçasıdır. Ve bu mücadele, Bodrum’un “kovboylarının” yarattığı sahte sahiplik iddialarına karşı da yürütülmelidir.

Çünkü Bodrum’da artık bazıları, sadece nüfus cüzdanındaki “yerli” olma hakkını göstererek bu kentin rantına, toprağına, siyaset sahnesine hükmetmek istemektedir. Ama biz biliyoruz ki, bu topraklarda yaşamış, değer katmış, kültüre emek vermiş herkes gerçek Bodrumludur. Ve gerçek Bodrumlu, Bodrum’u pazarlık konusu yapmaz.

Bodrum’un yerli halkı da bugün tarihsel bir eşikte duruyor. Ya bu talanı seyredecek ya da geçmişin emekçileri gibi, yaşamın, kamunun, doğanın yanında saf tutacak. Yaşananlar sadece bir kent meselesi değildir. Bu, Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan neoliberal kuşatmanın Bodrum’daki cephesidir.

Bodrum bir yaşam kültürüdür. Kıyılarıyla, zanaatkârıyla, çarşısıyla, müziğiyle, kadim taş evleriyle… Ve bu kültür ne kovboyların borsasına ne de müteahhitlerin çizim masasındaki makete sığar.

Bodrum ya kamunun kalesi olacak, ya da yağmacıların çiftliği…

Seçim hepimizin…

Dipnot:
“Bodrum’un kovboyları” ifadesi, bu yazıda yerel ya da dışardan gelen fark etmeksizin, Bodrum’un doğasını, tarihini, kıyılarını, arkeolojik sit alanlarını, kamusal alanlarını ve kültürel kimliğini kişisel çıkar uğruna fütursuzca yağmalayan kişi ve grupları tanımlamak için kullanılmıştır. Bu tanım, kent kültürüne, kamu yararına ve toplumsal sorumluluğa sırt çeviren, kendi kuralını koyan ve kamu vicdanını hiçe sayan zihniyeti eleştirel bir dille tarif etmektedir. “Kovboy” burada hem siyasal hem ekonomik anlamda kamusal denetimden kaçan, Bodrum’u rant ve tahakküm alanı gören bir güç temsiline işaret etmektedir. Bu zihniyet, Bodrum’u bir yaşam alanı değil, geçici kazanç kapısı olarak gören her tür aktörle ilgilidir ve Bodrum’un geleceğini tehdit eden asıl tehlikeyi işaret etmektedir.

Popüler Haberler