Ortakent’in kalbinde, tarihin nefesini bugüne taşıyan bir mekân: Yağhane. Daha kapısından içeri adım attığınızda, taş duvarların dokusu, ışıkların özenle ayarlanmış sanatsal tasarımı, duvarlarda asılı resimlerin uyumu size bir şey fısıldıyor: “Burası sıradan bir mekân değil.” Tarihî binanın ağırbaşlı ruhu ile modern sanatın ince çizgileri iç içe geçmiş, ortaya bambaşka bir ambiyans çıkmış. Yalnızca bir mekânda oturmak değil, adeta tarihle sohbet etmek gibi.
Mekânın işletmecisi Esra Hanım, enerjisiyle mekâna ruh katan bir isim. Sıcak, pozitif ve samimi duruşu, misafirlerle kurduğu doğrudan ilişki sayesinde Yağhane’ye ayrı bir hava katıyor. Esra’nın varlığı, mekânı sadece estetik olarak değil, insani dokunuşuyla da zenginleştiriyor.
O gece sahnede olan ise tavla masalarından yakından tanıdığım Emre Sönmezler. Çocukluğunda piyano ve gitar öğrenmiş, müziğe o yaşlardan itibaren gönül vermiş bir isim. Tavlada rakiplerine sürekli konuşarak kimi zaman oyunun sessiz kuralını zorlayan Emre, sahnede bambaşka bir yüzünü gösterdi. Onu ilk kez canlı dinledim; müziğe tutkuyla bağlandığını zaten biliyordum, ama sahnedeki performansı, seyirciyle kurduğu sıcak temas ve şarkılara kattığı duygu beklentimin çok üzerindeydi. Konuklarla bire bir iletişimi, içtenliği ve güçlü sahne varlığıyla geceyi unutulmaz kıldı.
Gece ilerledikçe, tavla masalarının hemen arkasında oturan Seda da sahneye sesini kattı. Emre’ye içtenlikle eşlik eden Seda, müziğin ritmine ustalıkla karışarak sahneyi bambaşka bir ahenge dönüştürdü. Sesi, mekânın tarihî dokusuna karıştı; Emre’nin güçlü yorumuna zarif bir dokunuş kattı. Bu beklenmedik ortaklık, gecenin enerjisini yükseltti, izleyenlerin belleğine kazınan özel bir an yarattı.
Bu güzel akşamda yalnız değildim; yanımda kız arkadaşım Tülay vardı. Sosyal, sıcakkanlı ve paylaşımcı tavrıyla mekânın ruhuna çok yakıştı. Tülay’ın canlı müziğe eşlik eden coşkulu enerjisi, geceye ayrı bir güzellik kattı.
Sonuç olarak, Yağhane’de yaşanan bu buluşma yalnızca bir konser değil; tarihle sanatın, dostlukla müziğin birleştiği ritimli ve uyumlu bir deneyimdi. Esra’nın vizyonu, Emre Sönmezler’in güçlü performansı, Seda’nın içten eşliği ve Tülay’ın pozitif enerjisi bir araya gelince ortaya çıkan şey, yalnızca bir sahne gecesi değil; ruha işleyen bir hatıra..