Pazartesi, Temmuz 21, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Balıkçı’nın Yüreğinden Sıcacık Bir Merhaba

Anneden Girit’li, babadan İstanbul’lu Musa Cevat Şakir KABAAĞAÇLI, Robert Kolejinden sonra gittiği Oxford Üniversitesi “Yakın Çağlar Tarihi” eğitimini tamamlayıp döndüğünde, İstanbul’daki gazetelerde çalışmıştır.

Bir röportajında “Oxford’da bana 4 yılda öğrettiklerini unutmak için bir 4 yıl daha harcamam gerekti” diyecektir. Oxford macerası sonucunda, Yunan Uygarlığının Anadolu Medeniyetinin öncüsü değil takipçisi olduğuna inanmıştır. Bu gerçek, yurda döndükten sonra yaşamını şekillendirecek ve ona “Anadolu’nun Avukatı” kimliğini de kazandıracaktır.

İstanbul’da bir gazetede yazdığı yazıdan dolayı İstiklal Mahkemesinde yargılanmış ve Bodrum’a sürülmüştür. 1.5 yıl Bodrum’da kaldıktan sonra sürgün mahkumiyetinin kalan kısmını İstanbul’da geçirmiş ve tekrar Bodrum’a dönmüştür. “Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler” sözü, onu Halikarnas Balıkçısı yapmış, Bodrum’un doğasında ve denizlerinde kendini arayıp bulmuştur.

Düşündüğü, araştırdığı, ortaya çıkardığı için suçlanan gazeteciler de zindanlara gönderilmek yerine Bodrum’da düşünüp yazma cezasına mahkum edilse, ne güzel olurdu.

Eski Yunancayı okuyup yazabilmesi sayesinde Bodrum ve civarındaki antik yerleşimlerin kalıntılarında rast geldiği yazıtları okuyabilmesi, kaynak kitapları karşılaştırmalı olarak araştırabilmesi, Bodrum tarihinin yavaş yavaş gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır. Aynı zamanda Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte “Mavi Anadolu” hareketinin öncülüğünü yapmış, yazar ve şairlerden oluşan bir avuç arkadaşıyla Gökova koylarına yaptığı deniz yolculukları, “Mavi Yolculuk” olarak anılan bir turizm hareketine başlangıç olmuştur.

Şimdi biz o koyları betonla doldurma yarışındayız.

25 yıl yaşadığı Bodrum’da, dünyanın çok çeşitli yerlerinden getirttiği tohumları ve ağaç fidelerini ekerek, Bodrum coğrafyasının cömertliğine sığınmış ve haklı çıkmıştır. Onun sayesinde Bodrum’da hiç bilinmeyen çok sayıda bitki ve ağaç, toprak anayla kucaklaşmıştır.

Biz şimdi o toprakları kanalizasyonla batırıp, gördüğümüz her ağacı köklemekle meşgulüz.

Deniz, balıkçılar ve süngerciler, çok sayıda yazdığı kitapta ana aktörler olmuş, Bodrum’un sahip olduğu tüm güzellikler, onun sayesinde dünyada tanınır olmuştur. Doğaya karşı duyduğu saygı ve sevgiyi, bilgi ve eylemle süslemiş ve bunu tüm Bodrum’a öğretmiştir.

Biz şimdi o denizlere dışkılarımızı boca edip, ithal balıkları masaya koyduğumuz meyhanelerde rakı içerken süslü kelimelerle Balıkçı’yı anıyoruz. Süngercilerin dertlerini ise Aksona Mehmet’e sorun, susmadan sabaha kadar anlatsın.

Ömrünün son günlerini zorunlu olarak İzmir’de geçirmesine rağmen, manevi oğlu Şadan Gökovalı ile son kez Bodrum’a geldiğinde, Gümbette’ki Türbetepe mevkiindeki mezar yerini seçmiş, 13 Ekim 1973 günü “yaratılış” dediği koca evrende duyulacak “Nero fresko (taze su)” şeklindeki son sözleriyle hayata veda etmiştir. Balıkçı hayata veda ederken, Bodrum da onun doğa sevgisine ve hayallerine veda etmiş aslında.

Onun söylem ve hayallerinin değerini, birçok güzelliğimizi kaybettiğimiz bugün hatırlamaktan utanıyorum ama yine de “Balıkçı’nın Yüreğinden Sıcacık Bir MERHABA” ile maviliklere bakmayı öneriyorum.

Arena Haber
Arena Haber
Bodrum'un Güncel, İlkeli ve Güvenilir Haber Sitesi...

Popüler Haberler