Bayrak, her ülkede bir ulusun kimliğini, devletin varlığını ve resmi ideolojisini simgeler.
Ancak her bayrağın taşıdığı anlam, tarihten ve pratikten bağımsız değildir. Bazı bayraklar yalnızca bir halkın kültürel ve milli sembolüyken, bazıları doğrudan işgalin, sömürünün ve katliamın bayrağı haline gelir. İsrail bayrağı, bu açıdan yalnızca bir devletin sembolü değil; Ortadoğu’da emperyalizmin ileri karakolunun, Filistin halkına karşı yürütülen işgal ve katliam politikalarının sembolüdür.
İsrail Bayrağı: Bir Halkın Değil, Bir Devletin Simgesi
Öncelikle ayrım yapmak gerekir: İsrail bayrağı, Yahudi halkını temsil etmez; İsrail devletini temsil eder. Yahudi halkının içinde de Filistin işgaline, siyonizme ve emperyalizme karşı çıkan, barışı ve adaleti savunan çok sayıda vicdanlı insan vardır. Dolayısıyla Bodrum’da 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde yakılan bayrak, bir halkı değil, işgalci devleti hedef almıştır.
Türkiye’de eleştirilen nokta genellikle “bizim geleneğimizde bayrak yakmak yoktur” cümlesine dayanır. Doğrudur, bizde böylesi bir gelenek yoktur. Ama aynı şekilde, katliam ve işgal karşısında sessiz kalmak da bizim geleneğimiz olamaz. İsrail bayrağının yakılması, bir halkı aşağılamak değil; işgalci devletin suçlarını sembolik düzlemde teşhir etmektir.
Emperyalizm ve İsrail’in Rolü
Ortadoğu’da İsrail, sadece bir devlet değil, ABD emperyalizminin bölgedeki en güçlü müttefiki, askeri ve siyasi üssüdür. Bu nedenle İsrail bayrağı, yalnızca ulusal bir sembol değil; emperyalizmin ve işgalin bayrağıdır. Bu perspektiften bakıldığında, bayrak yakma eylemi, yalnızca İsrail’e değil, aynı zamanda ABD’nin Ortadoğu’daki hegemonik politikalarına yöneltilmiş bir protestodur.
Bu noktada Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 1969’da Filistin direnişine katılmaları, Türkiye devrimci hareketinin İsrail’i yalnızca bir devlet değil, emperyalizmin simgesi olarak değerlendirdiğini gösterir. Gezmiş’in bu tercihi, İsrail bayrağının da aynı çerçevede okunmasına yol açar.
Simgesel Protestonun Evrenselliği
Dünyanın birçok yerinde bayrak yakmak, hükümetlerin baskıcı ve saldırgan politikalarına karşı evrensel bir protesto biçimi olarak görülür. ABD bayrağı Vietnam işgali sırasında, Güney Afrika bayrağı apartheid döneminde, İsrail bayrağı ise Filistin işgalinde bu bağlamda yakılmıştır. Dolayısıyla Bodrum’daki eylemi bu evrensel bağlama yerleştirmek gerekir. Bu bir halkı hedef almak değil; devletin işgalci kimliğini simgesel olarak teşhir etmektir.
Halkların Kardeşliği ve Bayrağın Ateşi
Asıl mesele şudur: Bayrak yakmak halkların kardeşliğine zarar vermek için değil, tam tersine halkların kardeşliği için barışı ve özgürlüğü savunmak için yapılmıştır. Yakılan bayrak, İsrail halkına karşı değil, onların da üzerinde baskı kuran militarist, saldırgan devlet politikalarına karşı bir eylemdir.
Bu ateş, bir nefretin değil; bir vicdanın, bir barış talebinin ateşidir.
Sonuç: Sessiz Kalmamak
Bugün Bodrum’da yakılan İsrail bayrağını “geleneğimizde yoktur” diyerek eleştirmek mümkündür. Ancak şunu da görmek gerekir: Geleneğimizde işgal karşısında susmak, katliam karşısında sessiz kalmak da yoktur. Eğer bir sembol yakılmışsa, bu, Filistin halkının kanayan yarasına dikkat çekmek için, emperyalizme ve işgale karşı vicdanı ayağa kaldırmak için yapılmıştır.
İsrail bayrağı, emperyalizmin, işgalin ve katliamın sembolü olarak yakılmıştır. Bu eylem, halkların barış içinde bir arada yaşayabileceği adil bir dünya özleminin simgesel bir haykırışıdır.