Sabahın ilk ışıkları Toloman Otel de masaya vuruyordu..
Masada, Bodrum’un düşünen insanları sessiz ama dikkatli bir biçimde toplanmıştı.
Çaylarımız da konuştuğumuz konular da sıcaktı:
Bir dosya…
Bir belediye meclis üyesinin adının geçtiği iddialar…
Ve bu dosyanın, yalnızca bir kişiyi değil, bir anlayışı da tartışmaya açması…
Bodrum Fikir Kulübü o gün, bu dosyayı salt bir “rüşvet iddiası” olarak değil, Cumhuriyet Halk Partisi’nin geleceğini ilgilendiren etik bir dönüm noktası olarak değerlendirdi.
Masada farklı sesler vardı, ama ortak bir kaygı hâkimdi:
Türkiye’de otokrasinin muhalefet üzerinde baskı kurduğu bir dönemde, CHP’nin kendi içinden gelen zaaflar bu baskılardan daha tehlikeli hale gelmemeliydi.
Bir üyenin sözleri masada yankılandı:
“Otokrasinin karşısında CHP’ye düşen görev, sadece direnmek değil, temiz kalmaktır.”
Bu cümle, aslında bugünün Türkiye’sinde siyasetin en sade ve en doğru özetiydi.
***
Etik Krizden Yenilenmeye…
Niyazi Atare dosyası Bodrum’da bir üzüntü yaratmış olabilir, ama aynı zamanda bir milat olma potansiyeli de taşıyordu.
Toplantıda yapılan vurgular, dosyanın ötesine geçiyor; yerel yönetimlerin liyakat, dürüstlük ve şeffaflık ilkeleriyle yeniden inşa edilmesi gerektiğini işaret ediyordu.
CHP’nin yereldeki temsilcileri artık sadece yönetmekle değil, örnek olmakla da yükümlüydü.
Muğla İl Başkanlığı’nın konuya yaklaşımı da paylaşıldı.
Sürecin “tek elden, disiplinli ve koordineli” biçimde yürütülmesi gerektiği vurgulandı.
Bu anlayış, partinin kurumsal kimliğini koruyor; duygusal reflekslerle değil, hukukun ve aklın rehberliğinde hareket etmenin önemini gösteriyordu.
Bir başka katılımcı şu tespiti yaptı: Masumiyet karinesi sadece hukukun değil, siyasetin vicdanıdır.
***
Kongre Dersleri: Bodrum’un Temsiliyeti
Toplantının ikinci bölümünde konu, Muğla İl Kongresi’ne ve Bodrum’un CHP içindeki rolüne geldi.
Bodrum’un dört il yönetim kurulu üyesiyle temsil edilmesi, görünürde bir başarı gibi dursa da, bu temsiliyetin sorumluluğu da büyüktü.
Bu temsil, yalnızca sayı değil; örgütsel bütünlüğü ve partinin ideolojik omurgasını koruma görevi anlamına geliyordu.
Kongre süreci, örgüt içi demokrasinin eksikliğini bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştı.
Delegasyonun belirlenme biçimi tabanda adil bulunmamış; partide yıllarca emek vermiş isimler dışlanırken, geçmişte CHP’ye mesafeli duran bazı kişilerin ön sıralara taşınması eleştirilmişti.
Bodrum Fikir Kulübü’nün vardığı sonuç netti: Parti içi adalet, ülke adaletinin küçük bir aynasıdır.
Bu yüzden Bodrum’un sesi yalnızca yerelde değil, il kongrelerinde ve kurultaylarda da partinin demokrat, halkçı ve laik çizgisini temsil etmelidir.
***
Fikirden Eyleme: Kulüp Kültürünün Dönüşümü
Toplantının serbest bölümünde gündem genişledi.
New York’ta seçilen yeni belediye başkanının halka dokunan dili örnek gösterildi.
Katılımcılar, emperyalizmin merkezinde bile sosyalizmin yeniden umut haline gelebilmesinin anlamını tartıştılar.
Trump gibi sağcı-popülist bir liderin hâlâ etkili olduğu bir dönemde, solun halkla buluşarak yeniden güç kazanması umut vericiydi.
Bu örnek üzerinden, dünyanın farklı kentlerinde yükselen katılımcı, çevreci ve demokratik yerel yönetim anlayışı konuşuldu.
Bodrum’un da bu evrensel dalganın bir parçası olabileceği, hatta olgun bir örneğini sergileyebileceği vurgulandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in son dönemdeki performansı da toplantının öne çıkan başlıklarındandı.
Katılımcılar, Özel’in kararlı, halktan yana ve yapıcı duruşunu takdirle dile getirdiler.
Özel’in söylem dili, topluma yeniden umut aşılayan bir çizgi olarak değerlendirildi.
Bir üye şu cümleyi kurdu: CHP artık kürsülerden değil, sokaktan konuşmalı.
Bu cümle, toplantının ruhunu ve Fikir Kulübü’nün misyonunu özetliyordu.
Ayrıca kulübün kendi iç işleyişine dair alınan bir karar, siyasetin özüne dair güçlü bir sembol haline geldi: Dönüşümlü moderatörlük..
Artık her toplantıyı farklı biri yönetecek. Çünkü fikir, ancak paylaşıldıkça büyür;
ve demokrasi, yalnızca bir sistem değil, bir oturma düzenidir — herkesin konuştuğu, kimsenin hükmetmediği bir masa.
***
Son Söz: Bodrum’un Sesi, Türkiye’nin Vicdanı
Toloman Otel’de o sabah, yalnızca bir fikir kulübü toplanmadı; bir kentin vicdanı yeniden konuşmaya başladı.
Güneş masanın üzerine vurduğunda, not defterlerinde şu cümle yazılıydı: Bodrum’un sesi, Muğla’nın aklı, Türkiye’nin vicdanı olmalı…
Evet… Bazen bir dosya, sadece bir dosya değildir.
Bazen bir toplumun aynasına dönüşür.
Ve o aynada, hepimizin yüzü görünür.







