Geçenlerde bir cenazede karşılaştım Zalimcan’la. Malum, bu yaz Bodrum birçok sevilen insanını yitirdi. Hüzünlüydük ama onun yüzünde hem bir tebessüm, hem de bir kaygı vardı. Merak ettim, sordum.
Meğer Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleriyle Ekinambarı bölgesindeki kaynaktan Bodrum’a yeni bir su tahsisi yapılmış. Yıllık 15 milyon metreküp su… Düşünsenize, susuzluğumuza ilaç olacak bir kaynak! Ama işin bir de bedeli var: 2 milyar TL.
“Peki nereden bulunacak bu para?”. Büyükşehir Belediyemiz finansman için Cumhurbaşkanlığı Finans ve Yatırım Ofisi’ne başvuru hazırlığındaymış. 1 ay içinde başvuru yapılacak ama sonrası belirsiz (!). Olmazsa başka kaynaklar aranacak ve en erken 2028’de proje bitecek. Yani daha en az 3 yıl kuyulara abanacağız… Eğer kurutmazsak tabii.
Zalimcan işte bu yüzden kaygılı. Haklı da. “Var olan suyu da yollarda ziyan etmeden çeşmelere ulaştırmak gerek” diye kulağıma fısıldadı. Henüz ortada somut bir şey yok belki ama yine de bu girişimleri alkışlamamız lazım.
Denizden Su, Gökyüzünden Umut
Bir de Bitez’de yürüyen denizden arıtma denemesi var. İlk günden beri çok tartışıldı ama Bodrum Belediye Başkanımız yakında “içilebilir nitelikte” olduğu iddiasıyla bir sunum yapacakmış. Fayda/maliyet hesabı tatmin ederse, Bodrum’un geleceği için önemli bir kapı aralanacak.
Umudumuz şu: Bodrum bir daha susuz kalmasın, biz de her yaz “acaba bu sefer çeşmelerimizden su akacak mı?” diye kaygıyla beklemeyelim.
Güneşin Yüzü: Dost mu, Düşman mı?
Su’dan açılmışken… Biraz da güneşten konuşalım. Çünkü Bodrum’da güneş, hayatımızın tam ortasında.
Doğru kullanırsak bize enerji, sağlık ve güzellik getiriyor. Yanlış kullanırsak kentlerimizi kavuran bir ateşe dönüşüyor.
- Yeşil alanlar ve su yüzeyleri, güneş ışığını yutar ama bize serinlik ve oksijen olarak geri verir.
- Beton, asfalt, kiremit gibi yüzeylerse ışığı yutar, sonra ısı olarak suratımıza çarpar.
- Şehirde rüzgarın önü kesildikçe, hissedilen sıcaklık kırsala göre çok daha fazla artar.
- Işığı yutacak yüzeylerden yansıyan ısı, şehrin ortalama yüksekliğinin 3 katı kadar bir atmosfer oluşturur gökyüzünde. Biz buna “kent adası atmosferi” ya da “ısı kubbesi” deriz. Buradaki ısı, yapılaşmamış alanlara göre gündüz 2 derece, gece ise 7 derece daha yüksek olur.
Bodrum’un geleceği için yapmamız gereken basit: her boşluğu bina ile doldurmamak, nefes alan yeşil boşluklar bırakmak, yapıları rüzgarı kesen duvarlar gibi dizmemek.
Ve en önemlisi: Güneşin enerjisini doğru kullanmak. Onu çatılarımıza panellerle toplamak ve enerjimizi üretmek, başka doğal kaynakları tüketmemek.
Son Söz 🌿
Evet, Bodrum sadece deniziyle değil; suyu, güneşi, rüzgarıyla da bizim yaşam kaynağımız. Onları doğru yönetebilirsek, torunlarımız da bu topraklarda aynı güzellikleri yaşayacak.
Biz şimdi anlatıyoruz. Yarın belki konfor alanımızdan çıkıp nasıl yapılacağını da göstereceğiz. Çünkü şehirler sadece rant için değil, yaşamak için var.