Bodrum Türkbükü’nde 430 dönümlük, 4.3 milyar TL değerindeki Hazine arazisine, Yargıtay kararına rağmen 44 yıl sonra dava açıldı
ARENA HABER – Mahkeme, sadece 20 bin TL teminat karşılığında araziye tedbir koydu. Üstelik Hazine avukatı duruşmaya katılmadı, keşifte bulunmadı, itiraz etmedi. Gazeteci Murat Ağırel’in Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı yazısında vurgunun hikayesini yazdı.
1978’de Hazine’ye geçmişti
Bodrum Türkbükü’nde, 119 ada 21 parsel numaralı 430 dönümlük yarımada, 1978 yılında “sahip çıkan olmadığı” gerekçesiyle Maliye Hazinesi adına tescil edilmişti. Tapu üzerinde hak iddia eden İbrahim İdris’in mirasçılarının açtığı dava, Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 1984’te reddedildi, Yargıtay ise 1985’te bu kararı onadı.
Hukuken kapanmış gözüken dosya, 44 yıl sonra yeniden açıldı. Daha önce davacı olan kişilerin akrabalarından temlik yoluyla vekalet alan Metin Karakaya, Nazmi Yiğit, Ömer Baltacı ve Av. Nimet Çelen, 2022’de Hazine’ye karşı “tapunun iptali, tedbir ve tescil” davası açtı.
4.3 milyarlık araziye 20 bin lira teminat
Mahkeme, bilirkişi raporunda 4 milyar 308 milyon TL değer biçilen arazi için sadece 20 bin TL teminatla tedbir kararı koydu. Cumhuriyet yazarı Murat Ağırel, bu rakamı “4 lahmacun parası” benzetmesiyle kamuoyuna taşıdı.
Dahası, bilirkişi keşfi sırasında Hazine ve Çevre, Şehircilik Bakanlığı avukatlarının izne ayrıldığı, duruşmalara da katılmadığı ortaya çıktı.
Hazine’nin itirazı: “Dava açma süresi dolmuştu”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Hazine avukatları, dosyaya sundukları dilekçede 44 yıl sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirtti.
Dilekçede şu ifadeler yer aldı:
“Kadastro tutanakları kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastro öncesi sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz. İlk tesis kadastrosu 1978’de kesinleşmiştir. Aradan 44 yıl geçtikten sonra açılan dava süre yönünden reddedilmelidir.”
Ancak bu itirazlara rağmen mahkeme davayı kabul etti, bilirkişi atandı ve tedbir kararı uygulandı. Murat Ağırel, olayın arka planındaki iddiaları da köşesinde yazdı. Söz konusu yarımadaya yat limanı, marina ve golf otel gibi tesislerin planlamasının yapıldığını öne sürerek “Bakalım burası hangi ‘vatansever müteahhit’ ya da hangi ‘vatansever siyasetçi’ yakınıyla bağlantılı çıkacak?” yorumunu yaptı.
Milyarlarca lira değerindeki Hazine malının, hukuki boşluklar ve düşük teminatlarla el değiştirmesi kamuoyunda infial yarattı. Ağırel, yazısında bu tabloyu şöyle özetledi:
“Milyarlık araziler kâğıt üzerinde hukuk oyunlarıyla el değiştiriyorken, halk kiraz bile yiyemiyor. Kamu malının üç kuruşluk teminatlarla bir avuç çıkar grubunun oyuncağı haline getirilmesine tepki göstermemek mümkün mü?”
