4 Aralık Dünya Madenciler Günü…
Takvim yaprağında küçük, emek tarihinin belleğinde büyük bir tarih.
Bugün yalnızca bir anma değil; yerin yüzlerce metre altında hayatını ortaya koyan insanların mücadelesine saygı duruşudur.
Benim için ise çocukluğumun en sarsıcı, en öğretici anılarından birine açılan kapıdır.
***
1979 Yenice: Bir Çocuğun Kalbine İşleyen O Gün
Yıl 1979…
Tarsus’un Yenice Kasabası.
Ben ortaokul öğrencisiyim. Dünyayı anlamlandırmaya çalışan bir çocuğum henüz.
Ve bir sabah Yenice’ye kara bir haber düştü:
Yeniceli Maden-İş Sendikası temsilcisi Mustafa Benlioğlu, faşistler tarafından katledilmişti.
Mustafa Benlioğlu yalnızca bir işçi değildi; Maden İşçileri Sendikası’nın onurlu bir temsilcisiydi.
Sınıf mücadelesinin, örgütlü emeğin, dayanışmanın adıydı.
Onun cenazesine katıldım.
Binlerce kişinin omuz omuza yürüdüğü, sloganlarla, marşlarla, Nâzım Hikmet dizeleriyle yankılanan bir uğurlama…
Yerin altından gelen karanlığı, insanların yüreğindeki dayanışmayla aydınlatan bir cenaze…
O gün ilk kez “Maden-İş” adını duydum.
İlk kez bir sendika temsilcisinin nasıl uğurlandığını gördüm.
İlk kez emeğin yalnızca alın teri değil; can bedeli de olduğunu kavradım.
Ve o gün başlayan duyarlılık, yıllardır içimde hiç sönmedi.
Bugün, 46 yıl sonra bile, Mustafa Benlioğlu’nun adı zihnimde hâlâ ışık gibi yanıyor.
Onu saygıyla, sevgiyle ve sınıf bilinciyle anıyorum.
4 Aralık: Sadece Bir Tarih Değil, Bir Mücadele Günü
4 Aralık’ın kökü yüzyıllar öncesine, maden işçilerinin koruyucu azizesi kabul edilen Barbara’ya kadar uzanır.
Ama bugün bu tarih, dinî bir simgenin çok ötesindedir.
4 Aralık artık dünyanın her yerinde madencilerin dayanışma günü, işçi sınıfının ortak hafızasıdır.
Madenciler, karanlığın içinde çalışarak ülkenin ışığını yaratan emekçilerdir.
Bu yüzden bugün “kutlama günü” değil; anma ve mücadele günüdür.
Türkiye’de Madenci Olmak: En Ağır Bedelin Adı
Türkiye madenciliği, emek tarihinin en acı sayfalarını barındırır.
Kozlu…
Soma…
Ermenek…
Amasra…
Her biri ihmalin, denetimsizliğin, taşeronun, rödovansın, özelleştirmenin bıraktığı derin yaralar…
Bu ülkede madencinin kaderi hep “kader” diye geçiştirildi.
Oysa madencinin kaderi yoktur; ihmal vardır.
Kaza yoktur; denetimsizlik vardır.
Maden-İş’in temsilcisi Mustafa Benlioğlu da bu tehlikeli ve politik atmosferde bedel ödeyen işçi önderlerindendir.
Mustafa Benlioğlu’nun Anısı: Bir Sınıf Bilinci, Bir Vicdan
Mustafa Benlioğlu’nun öldürülmesi, yalnızca bir insanın hayatı değildi; örgütlü emeğe, sendikal mücadeleye, işçi sınıfının birliğine yapılan bir saldırıydı.
O gün Yenice’de yükselen sloganlar, marşlar ve Nâzım’ın dizeleri bugün hâlâ kulaklarımda:
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine…
Bu hasret bizim!”
Mustafa Benlioğlu’nun mücadelesi bana küçük yaşımda bir şeyi öğretti:
İşçi sınıfının sesi kolay susturulamaz.
Bir işçiyi öldürebilirler ama mücadelesini öldüremezler.
Madencilerin Günü: Aydınlığın İçinde Bir Saygı Duruşu
4 Aralık vesilesiyle bir kez daha ifade ediyorum:
– Yerin altındaki karanlığı aydınlatan madencilerin alın teri, bu ülkenin gerçek servetidir.
– Madenciler ölmesin diye mücadele etmek bir insanlık borcudur.
– Rödovans sistemi ve taşeronlaştırma kalkmadıkça bu ülkenin madencisi rahat nefes alamaz.
– Bu ülke, işçilerinin güvenliği için kaynak yaratmıyorsa, hiçbir kalkınmadan söz edilemez.
Son Söz: Yerin Altı Karanlıktır Ama Orada Çalışanlar Aydınlıktır
Bugün, Yeniceli Maden-İş temsilcisi Mustafa Benlioğlu’nu saygıyla anıyorum.
Madene inen, alın teriyle karanlığı delen tüm işçilerin önünde saygıyla eğiliyorum.
Soma’da, Kozlu’da, Ermenek’te, Amasra’da ve daha onlarca yerde yaşamını yitiren maden emekçilerinin anılarını selamlıyorum.
4 Aralık Dünya Madenciler Günü; bir kutlama değil, bir mücadele sözüdür.






