İçmeler Yat Limanı ve Bir Kıyı Talanının Anatomisi
Yazı Dizisi: 1. Bölüm
Bir zamanlar denizin, yelkenin, balıkçılığın, süngerciliğin kokusuyla uyanırdı sabahlara.
Kahveler sabah erkenden açılır, kahyaların sesiyle limana doğru yürünürdü.
Her yer tuz kokardı, iyot kokardı, umut kokardı.
1950’lerden 1980’lere kadar Bodrum, fakir ama onurlu bir deniz kentiydi.
Tekneler yalınayaktı, ama denize karşı dimdikti.
Kazanç azdı, ama denizle birlikte yaşamanın onuru büyüktü.
Sonra 1980’ler geldi.
Türkiye genelindeki neoliberal dönüşümün dalgaları Bodrum’un sahillerine de vurdu.
Önce turizmciler geldi.
Ardından inşaatçılar.
Ve Bodrum’un kıyılarında rant filizlenmeye başladı.
Turizm “hizmeti” adına yapılan ilk oteller, koylara saplanan ilk beton kazıklar Bodrum’un masumiyetini paramparça etti.
Fakir ama özgür bir deniz kasabası, yavaş yavaş paralı bir gösteri sahnesine dönüştürüldü.
KASABA BELEDİYELERİ: BİR ÇAĞIN KIRILMA NOKTASI
1980 sonrası süreçte, Bodrum Yarımadası beldelere bölündü.
Her belde bir küçük krallık gibi yönetildi.
Ve ne yazık ki, bu küçük krallıkların çoğu, sahilleri ve kıyıları kendi malları gibi görmeye başladı.
Toprak, deniz ve kıyılar; ortak miras olmaktan çıkıp, birkaç ailenin “sermaye kaynağı” haline geldi.
Belediyeler üzerinden dönen imar planları, gecekondu müteahhitlerinin turizm patronuna dönüşmesi, denizciliği de, balıkçılığı da, süngerciliği de unutturdu.
Bodrum’un tarihi değerleri, arsa değerleri karşısında sessizliğe gömüldü.
Bu dönemde, kamusal alanlar özel mülkiyete devredildi, halk plajları “özel tesis” tabelalarıyla çevrildi.
Kıyılarda özgürce gezen çocuklar, teknelerle yarışan gençler artık sadece eski fotoğraflarda kaldı.
BODRUM’UN DENİZ KİMLİĞİ NASIL KAYBEDİLDİ?
Eskiden her tekne Bodrumlu bir ailenin ekmek kapısıydı.
Bugün marinalarda yer bulamayan Bodrumlu tekne sahipleri, kendi denizlerinde “yabancı” konumuna düştü.
Bodrum’un marinaları artık Bodrumlunun değil.
Bodrum’un sahilleri artık Bodrumlunun değil.
Ve bu büyük yağmanın ardında,
Rantı önceleyen belde belediyeleri,
Ulusal ve uluslararası sermayeye kapı açan yerel siyasetçiler,
Kıyı imar planlarını tahrip eden çıkar grupları,
Halkın değil, şirketlerin çıkarlarını önceleyen odalar ve STK’lar vardı.
İŞTE ŞİMDİ, BİR KRİTİK EŞİĞE GELDİK!
İçmeler Yat Limanı Projesi, bu hikâyenin en çarpıcı halkasıdır.
Başlangıçta kamu yararı için düşünülen bu proje, zamanla kişisel zenginlik hesaplarının arenasına dönüştü.
Mazlum Ağan ile başlayan iyi niyet,
Mehmet Kocadon döneminde ortadan kaldırıldı,
Erol Erdoğan’ın girişimiyle yeniden canlandı,
Ahmet Aras döneminde ekseni kaydırıldı.
Bu boşluk, Bodrum’un denizine göz koyanların fırsatıdır.
Ve bugün, o fırsatın adı:
Kooperatif kılıfı altında, kamunun malını şahısların cebine aktarma planı.
SONUÇ: BODRUM’UN DENİZİ SAHİPSİZ Mİ?
Hayır!
Bodrum’un denizi sahipsiz değil.
Ama savunulmazsa, bir avuç çıkar grubunun eline geçecek.
İşte bu yazı dizisi, Bodrum’un deniz kimliğini savunmak için yazılıyor.
Kıyılar, marinalar, tekneler, limanlar, sahiller — hepsi Bodrum halkınındır!
Ve herkes bilmeli ki:
Denizi savunmak, geleceği savunmaktır.
Devam edecek…
- Bölüm: İçmeler Yat Limanı: Kamu Yararından Rant Alanına… (Mazlum Ağan’dan başlayarak İçmeler Yat Limanı Projesi’nin ayrıntılı hikayesi)