Bugün 24 Kasım.
Sadece bir kutlama günü değil; bu ülkenin yeniden ayağa kalkmasının, aklın ve bilimin egemen olmasının, çocuklarımızın özgür bir geleceğe adım atmasının temelini atan tüm öğretmenlere duyulan saygının günüdür.
Bugün öğretmenlerimize “mutlu günler” dilemek yetmez.
Bugün, onların omzunda yükselen Cumhuriyet’in, laikliğin, çağdaşlaşmanın ve özgür birey yaratma ülküsünün değerini hatırlama günüdür.
Çünkü bugün yaşadığımız ülkede:
Adaletin örselendiği,
hukukun siyasileştiği,
demokratik değerlerin aşındırıldığı,
insan haklarının kağıt üzerinde bırakıldığı,
eğitimin tarikatlara ve cemaatlere terk edildiği,
toplumun karanlık ve kutuplaştırıcı bir dile teslim edildiği bir dönemdeyiz.
Böyle bir ülkede öğretmenlik, artık sadece bir meslek değildir;
Bir direniş, bir sorumluluk, bir erdem, bir uygarlık nöbeti haline gelmiştir.
Bugün, her türlü baskıya, itibarsızlaştırmaya ve ekonomik zorluklara rağmen sınıfa giren her öğretmen, çocuklarımıza sadece bir ders anlatmıyor;
Bu ülkenin geleceğine sahip çıkıyor.
Onlar, karanlığın egemen olmasına direnen sessiz kahramanlardır.
Onlar, bir öğrencinin gözündeki pırıltıda bu memleketin yarınını görenlerdir.
Onlar, umudu ve bilimi örgütleyen rehberlerdir.
Bu yüzden, bu memlekette demokrasi, laiklik, insan hakları, adalet ve eşitlik adına ne söylüyorsak, hepsinin kökünde bir öğretmen emeği vardır.
Bugün öğretmenlerimiz hâlâ atanmayı bekliyor, güvencesizlikle mücadele ediyor, düşük ücretlerle yaşamaya çalışıyor. Oysa bu ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu şey, aydınlanmış, özgür, eleştiren, sorgulayan, toplumu ileriye taşıyan öğretmenlerdir.
Ve biz biliyoruz ki:
Bir toplum, öğretmenine sahip çıkıyorsa geleceğine sahip çıkıyor demektir.
Öğretmenini yalnız bırakıyorsa, kendini karanlığa terk ediyor demektir.
Bu duygu ve bilinçle…
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyor,
tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü yürekten kutluyorum.
Aydınlık yarınlar için emek veren tüm öğretmenlere
Minnetle, saygıyla…







