Çarşamba, Mayıs 28, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Asıl Hedef: Faşizme Karşı Gerçek Bir Demokrasi Güç Birliği

Türkiye, sadece ekonomik bir krizden, sadece bir hukuk krizinden, sadece bir hak ve özgürlük daralmasından geçmiyor. Türkiye, bütün bu alanları kapsayan yapısal bir çöküşle, otoriterliğin en sert biçimiyle karşı karşıya. Otoriterliğin yalnızca anayasal yetkilerle değil, medyayla, yargıyla, kollukla, eğitimle, dinle ve hatta umutsuzlukla kurumsallaştığı bir dönem yaşıyoruz.

Bu tablo karşısında herkesin dönüp kendi içine bakması gerekir. Çünkü bu rejimin bu kadar kökleşebilmesinde hepimizin, her siyasi yapının, her sosyal gücün hataları, eksiklikleri, zamanında suskunlukları oldu. Gezi’de halkı yalnız bırakan da, açılım sürecini iktidarın manevralarına teslim eden de, başkanlık sistemine geçerken sessiz kalan da bu tarihi ortak hataların içindedir.

Ama artık bu geçmişin muhasebesine saplanarak bugünü kaybetme lüksümüz yok.

Bugün Türkiye’de mücadele “kim daha az yanlış yaptı” üzerinden değil, kim gerçekten faşizme karşı samimi ve ilkeli duruyor, bunun üzerinden yürümelidir. Artık mesele CHP, DEM, İYİ Parti ya da başka bir aktör değildir. Mesele, halkın kalan son nefes alanlarını birlikte koruyup koruyamayacağımızdır. Mesele, kardeşleşme mi büyüyecek yoksa birbirimize kuşkuyla mı bakacağız, budur.

Ulusal sorun ve demokrasi sorununun iki ayrı başlık olduğu doğrudur. Ama Türkiye pratiği, bu iki başlığın aynı baskı rejimi tarafından aynı yöntemlerle ezildiğini çok net göstermiştir. Kürt halkının temsilcileri cezaevindeyken bu ülkede demokrasi olmaz. Ama aynı şekilde, seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atayan zihniyete sessiz kalanlar da “özgürlükçü” olamaz.

İşte bu nedenle, halkların barışı da, demokrasisi de, özgürlüğü de, iktidarın stratejilerine teslim edilmeyecek kadar değerlidir. Barış, masa oyunlarının değil, halkın sahici mücadelelerinin ürünüdür.

Bugün barışı konuşmak, sosyalist belediyeciliği savunmak, medya sansürüne direnmek, 5’li çeteye karşı tavır almak, Gezi’ye sahip çıkmak aynı bütünün parçalarıdır. Bu parçaları birbirine karşı kullanmak, Erdoğan rejiminin siyaset mühendisliğine alet olmak demektir.

Dolayısıyla bugün görev, “biz daha az hata yaptık” demek değil; ortak doğrularda cesurca buluşabilmektir.

Ben yazarken kimseye şirin görünmeye değil, bu karanlık rejimin karşısında vicdanı diri tutmaya çabalıyorum. Eksiklerimizle, farklılıklarımızla, geçmişin yükleriyle ama ortak bir geleceğe olan inançla…

Çünkü hedef; özgürlük, hukuk, adalet ve barış içinde bir ülkeyse, bunun yolu önce birbirimizi doğru duymaktan, sonra omuz vermekten geçer.

Popüler Haberler