Çarşamba, Aralık 17, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

10 Aralık İnsan Hakları Günü

Bazı önemli günler artık yalnızca takvim yapraklarında duran bir işaretten ibaret.
Anlamını yitirmiş, içi boşaltılmış, sosyal medyada paylaşılan birkaç süslü cümleyle geçiştirilen günler…
Hatırlıyor gibi yapıyoruz ama gerçekten yüzleşmiyoruz.

Şiddet, cinayet, gözaltılar, şafak operasyonları, kayıplar, depremler, ekonomik çöküş…
Her biri bir diğerinin üzerine yığıldı.
Sadece hayatlarımızı değil, duygularımızı da enkaz altında bıraktı.
Artık her şeye aynı anda üzülmeye gücümüz yetmiyor.
Bu yüzden bazı acıları seçip, bazılarını bilinçli olarak görmezden geliyoruz.
Ya da görmezden gelmek işimize geliyor.
Tüm felaketler hep başkalarının başına gelir algısı bizi aslında yanıltan.
Tahammül sınırlarımız değişti.
Normal dediğimiz şey, olması gerekenden çok daha karanlık bir yere kaydı.
Sanki uzun süredir kolektif bir duygusal karanlığın içinden geçiyoruz.
Tepki vermemiz gereken yerde susuyor,
öfkemizi, utancımızı, vicdanımızı gündelik hayatın rutinlerine feda ediyoruz.

İnsani duygularımız yavaş yavaş aşınıyor.
Kaybolduklarını fark ediyoruz ama durup geri almaya da cesaret edemiyoruz.
Olan bitene uzaktan bakıyoruz;
çünkü yakından bakmak sorumluluk doğuruyor.

Mecliste yaşanan çocuk istismarını hepiniz duydunuz, eminim.
Geleceğimiz diye tanımladığımız çocuklar,
emanet ettiğimiz gençler,
Gazi Meclis’in duvarları arasında korunamadı.

Ukrayna’dan savaş yüzünden kopup gelen,
anne-babasız, dilsiz, yalnız çocukların;
misafir edildikleri otelde, onları koruması gereken yetişkinler tarafından istismar edilmesini de duydunuz.

Parfüm atölyesinde yanarak ölen çocuk işçilerin toprakları hâlâ sıcak.
Toprak bile soğumadı ama gündem çoktan değişti.
Bir başka başlık, bir başka tartışma, bir başka oyalama…

Pendik’te yaşanan faciada üç çocuk hayatını kaybetti.
Bir cümlelik haber oldu.
Bir iki dakika konuşuldu.
Sonra yine sustuk.

Bunları gerçekten konuşmuyoruz.
Ya kısa bir üzülmeyle geçiyoruz,
ya da “daha kötüsü de var” diyerek kendimizi teselli ediyoruz.

Çocuklar söz konusu olduğunda bile susabiliyorsak,
işte orada bir şeyler çoktan kopmuş demektir.

Ülkenin en acı gerçeklerini bilinçli olarak gündemin dışına itiyoruz.
Sanki yeterince konuşulmazsa,
yeterince bakılmazsa,
yeterince adlandırılmazsa
kendi kendine yok olacaklarmış gibi davranıyoruz.

Ama olmuyor.
Sessizlik iyileştirmiyor.
Unutmak korumuyor.

Konuştuğumuz şeyler ise hep aynı:
Siyaset, kimin kiminle kavga ettiği…
Bahis operasyonları, kulis dedikoduları…
Kimin ne kullandığı, ne söylediği, kimi hedef aldığı…

Her şey konuşuluyor.
Ama en korunmasız olan çocuklara yapılanlar konuşulmuyor.

Belki de asıl mesele bu.
Gerçeklik yavaş yavaş elimizden kaydı. Yorulduk, uyuştuk, sessizleştik.
Ve bunca kötülüğün içinde kalbimizi korumaya çalışırken asıl meseleleri göremez hale geldik.

Bu yüzden bazı günler sadece takvimde kalıyor.
İnsan hakları günü de,
çocuk hakları da,
adalet de…

Takvim yaprakları dönüyor,
biz yerimizde sayıyoruz.
Haftaya daha neşeli şeyler yazmak dileği ile hoş ve mutlu kalın…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Haberler