Pazar, Ekim 26, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Toplumsal Birliktelik İçin Bir Örnek “Şehir Kulübü” – 1

Birçok kimse Zalimcan’ı soruyor. İyi ama çok meşgul. Bu ara Ankara’ya kamp kurmuş durumda. Gelişmeleri anlık takip edip bana raporluyor. Şu kadarını söyleyeyim ki, ortalık çok karışık. Kulağımız, Zalimcan’dan gelecek haberlere ayarlıyken biz bir yandan da Bodrum’u konuşmaya devam edeceğiz.

Geçen hafta “kent aidiyeti” dosyasını açmıştık. Bazı dostlar, söylediklerimizin dilek ve temennilerden öteye geçmeyen nitelikte olduğundan söz etse de esasında yazıdaki fikir ve önerilerin odağında iki taraf vardı. Birincisi “Bodrum’da yaşayanlar”, ikincisi de “Bodrum’u yönetenler”. Bu iki taraf, birbiriyle kucaklaşmaz ve ortak hareket etmezse, Bodrum yaşanabilirlikten çıkacak, bir de buradan bakalım.

Hepimizin ortak dileği, Bodrum’un daha yaşanılır bir yer olmasını sağlamaksa, o halde fikir ve öneriler geliştirmekten geri durmamak lazım gelir. Josef Stalin’in dediği gibi; “Toplumdaki yaşam koşulları nasılsa, o toplumun fikirleri, teorileri, politik görüş ve politik kurumları da öyledir” derken, Henry Ford; “Bir araya gelmek başlangıçtır, bir arada kalmak ilerlemedir, birlikte çalışmak başarıdır” demiştir. Bunun yanında son yüzyılın en büyük devlet adamı olduğu tescillenmiş olan Mustafa Kemal ATATÜRK; “Bizim muhtaç olduğumuz şey, bütün memleket evlatlarının el ele vererek çalışması ve bu çalışmalardan elde edilecek neticeden ibarettir” demişse, o zaman daha işimiz çok.

Bugün değişik bir örnek ve öneri üzerinde yürüyeceğiz. “Şehir Kulüpleri”. Bu da nereden çıktı demeyin, bir döneme damgasını vuran elit bir yapı örneğidir ve incelenmesi gerekir. Konu, bir yazıya sığmayacağından birden fazla yazıda anlatmaya çalışacağız. Ne kadar sürecek, ben de bilmiyorum.

Kent sosyolojisi penceresinden bakıldığında; 19. yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu ve Osmanlı kentlerinde kurulan şehir kulüpleri (örneğin “Memleket Kulübü”, “Cumhuriyet Halk Kulübü”, “Şehir Kulübü” gibi yapılar), yerel elitlerin buluşma mekanıydı. Kentin önde gelen bürokratları, tüccarları, öğretmenleri, doktorları burada sosyalleşirdi. Bu açıdan, kentin “kentlileşme sürecinde” ve “şehirli” bir yapının gelişiminde rol oynadılar.

Bu kulüpler toplumun her kesimine açık değildi. Daha çok üst sınıf ve eğitimli grupların katıldığı, sosyal statü inşa eden mekanlardı. Yani hem seçkinci hem de kentli değerlerin taşıyıcısıydılar. Batı tarzı müzik, dans, edebiyat sohbetleri, satranç, briç gibi etkinlikler şehir kulüplerinde yaygınlaştı. Dolayısıyla “gündelik modernleşme pratikleri” bu kulüpler aracılığıyla kent hayatını şekillendirdi. Habermas’ın “kamusal alan” teorisiyle de okunabilecek bu kulüpler, bir yandan özel mekanlardı ama diğer yandan yerel siyasetin, toplumsal tartışmanın filizlendiği, kamusal alanın yarı resmi bir uzantısı işlevini gördüler.

Batıda 1730 ve 1740’larda ortaya çıkan kurumlardan olan “kulüpler”, Osmanlı’da başlamasına rağmen, ilk Türk kulübü Tanzimat sonrasının ürünüdür. İlk kez Ceride-i Havadis’in 1845 yılında çıkan 405 numaralı sayısında “Kilup” olarak kullanılmaya başlanan kavram, “cemiyetgâh” olarak açıklanmıştır. Kulüpler Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk kez 1793’te kurulur. Cumhuriyet modernleşmesiyle birlikte ise yönetici bürokrat-aydın sınıfın ihtiyaçlarına uygun yeni bir kulüp türü olan “şehir kulübü” veya “memurin kulübü” denen yeni kulüp türleri ortaya çıkmıştır.

İlk kuruldukları dönemde kulüplerde “sıkı bir düzen” ve üç kural hakimdir: 1) Mantıklı konuşmak, 2) Karşısındaki sözünü bitirinceye kadar dinlemek, 3) Duygularından uzak durmak. Kulüpte herkes alçak sesle konuşmaktadır. Kulüp üyeleri “öksürmek, aksırmak, esnemek, geğirmek” için bile dışarıya çıkmaktadırlar. Bu gibi tepkilerin giderilmesi için özel localar yapılmıştır.

Cumhuriyet döneminin en önemli kurumlarından birisi “Halkevleri”, diğeri ise “Şehir Kulüpleri”dir. ATATÜRK; yeni rejimin oturması ve halkla bütünleşebilmesi için halkın gidip oturabileceği Halkevlerinin, elit kesimin gidip oturabilmesi için ise Şehir Kulüplerinin kurulması talimatını bizzat vermiştir.

Cumhuriyet döneminde kulüpler, aydın kesimin yalnızlıktan kaynaklı kötü alışkanlıklarını dizginleme ve sosyalleşme ortamı yaratmak için kullanılmıştır. Genellikle kent soyluların kullandığı bu mekanlar, şehrin en gözde yerinde ve güzel bir yapıda kurulmuşlardır. Buralara rastgele insanlar giremez, sadece üye olan kimseler gidebilir. Şehrin yönetici kesimi, üst düzey bürokratları, saygın kişiler ve tüccarların yemek yedikleri, sohbet ettikleri, eğlendikleri mekanlar olarak kullanılmıştır.

Türkiye’de çok sayıda açılan “Şehir Kulüpleri”nin yönetim kuralları incelendiğinde; kumarın yasaklandığı, kitap/dergi/gazete ve oyunların bulunduğu, nitelikli yemeklerin yendiği ve baloların da düzenlenebildiği göze çarpmaktadır. Buralarda, batı tarzında orkestra ile içkili yemeklerin ve şehrin şık hanım ve beylerinin birlikte geceler düzenlediği bir aktivite görülmektedir.

ATATÜRK’ün de desteklediği ve ismini bizzat verdiği “Anadolu Kulübü”, 1926’da Ankara’da kurulmuş, onu Büyükada’da İngilizlerin kurduğu “Yat Kulübü”nün Anadolu Kulübü bünyesine alınarak şubesi haline getirilmesi izlemiş, sonrasında ise yine İngilizler tarafından 1883 yılında kurulmuş olan ve Cumhuriyet Türkiye’sinde de devam ettirilen “Büyük Kulüp” (Cercle D’orient), kentsoyluların sosyal hayatına katılmıştır.

Şehir kulüplerinde her ne kadar siyaset konuşulması pek istenmese de, çoğu kez günün siyasi ve toplumsal olaylarının yorumlandığı ve çeşitli fikirlerin üretildiği bir nitelikte olduğundan, zaman zaman siyasal iktidarlar tarafından hoş karşılanmamıştır.

Önümüzdeki hafta, şehir kulüpleri yapısının biraz daha derinine girip Bodrum için ne anlam ifade edebileceğini tartışacağız. Yaveş yaveş..

Arena Haber
Arena Haber
Bodrum'un Güncel, İlkeli ve Güvenilir Haber Sitesi...

Popüler Haberler