Perşembe, Kasım 20, 2025

Çok Okunanlar

Benzer Gönderiler

Devlet Kapısı, Halkın Derdi: Muğla’da Bir Görüşmenin Ardından…

Muğla Valiliği’nin ağır kapısından içeri adım attığımda, hissettiğim duygu ne bir protokol ziyaretinin soğukluğu ne de bir nezaket seremonisinin sınırlı ritüeliydi.
Ben o kapıdan halk adına girdim.
O makama saygıyla, Muğla’nın derdiyle, CHP’nin tarihsel sorumluluğuyla girdim.

İçeride bizi karşılayan samimiyet, devlet geleneğinin sıcak yüzünü hatırlatsa da masaya gelen konular, yıllardır bu kenti omuzlarıyla taşıyan milyonların yorgunluğunu bir kez daha gösterdi:
Yangınlar, su krizi, konut sorunu, trafik ve ulaşım çilesi, çevresel tahribat, turizmin yükü…
Muğla’nın gördüğü manzara özellikle yaz aylarında bir kentin değil, bir ülkenin mikrokozmosudur.

Bu nedenle Valilik ziyareti sadece bir tanışma değildi;
bir toplumsal sorumluluk sınavıydı.


Yangınlar: Muğla’nın Kaderi Değil, Mücadelesi Olmalı

Vali Bey’in anlattıkları Muğla’nın nasıl bir coğrafyada yaşadığını bir kez daha gösterdi.
“Yangınlarda saniyelerle yarışıyoruz” dedi.
Bu cümle, bir orman yangınının yalnızca ağaçları değil, hafızamızı ve geleceğimizi de yaktığını en çıplak haliyle anlatıyordu.

Evet, müdahale hızlanmış olabilir.
Ama biz biliyoruz ki hız tek başına çözüm değildir.
Yangınların neden olduğu tahribatı durdurmak için ormanların imara açılmaması, kıyıların beton lobisine teslim edilmemesi gerekir.

Muğla’yı yalnızca söndürerek değil, koruyarak kurtarabiliriz.

Asayiş: Huzurun Gerçek Tanımı

Muğla Türkiye’nin en güvenli kentlerinden biri.
Vali Bey’in bu konudaki titizliğini görmek olumlu.
Ama huzurun yalnızca asayiş rakamlarıyla ölçülemeyeceğini söylemek de yine bizim görevimiz.

Huzur;
evinin satılmadığını bilmek,
kirasının bir gecede üç katına çıkmadığını görmek,
çocuğunun geleceğine güvenmek,
doğanın talan edilmediğini hissetmektir.

Bu huzuru sağlayacak olan, güvenlik kadar adalet ve sosyal düzendir.

Konut Krizi: Bodrum’un Nefesini Tutmuş Bir Yara

Bugün Bodrum’da bir öğretmen ev bulamıyorsa bu mesele yalnızca Bodrum’un meselesi değildir; Türkiye’nin nereye sürüklendiğinin işaretidir.

Kira fiyatları uçmuş, konut yatırım aracı olmuş, yerli halk göçe zorlanmış durumda.

Vali Bey sorunu bildiğini söyledi.
Biz de CHP olarak açıkça ifade ettik:

“Barınma hakkı tartışmaya açık değildir; temel bir yurttaşlık hakkıdır.”

Bugün Bodrum’da bir kiralık evin fiyatı, bir memurun yıllık maaşına denk geliyorsa orada sistem çökmüştür.

Su Krizi: Muğla’nın Geleceğini Belirleyecek Sınav

Muğla’nın en büyük sorunu ne yangındır ne turizmin yüküdür.
Asıl sorun sudur.

Suyu kaybeden kent, kimliğini kaybeder.
Suyu yönetemeyen ülke, geleceğini yönetemez.

DSİ–MUSKİ ilişkisi, altyapı yatırımları, kayıp-kaçak oranları…
Hepsi masaya geldi.
Ama asıl mesele şudur:

Muğla’nın suyu, turizmin değil halkın hakkıdır.
Ve biz bu hakkı savunacağız.

Termik Santraller: Dumanın Altındaki Gerçek

Milas ve Yatağan’da duman yükseliyorsa bu sadece bacadan çıkan bir gaz değildir; halkın nefesinde hissedilen yük, doğanın sessiz çığlığıdır.

Enerji gerekçesi artık kimseye inandırıcı gelmiyor.
Zehir filtreyle hafiflemez.
Doğaya verilen tahribat “minimize edildi” denilerek mazur görülemez.

Gerçeğin üzeri dumanla örtülmez.

Ulaşım ve Altyapı: Tıkanan Sadece Yol Değil, Yaşamın Kendisi

Muğla’da yollar tıkanıyor, insanlar tıkanıyor, hayat tıkanıyor.
Bodrum’da kavşaklar nefes alamıyor.
Fethiye’de trafik hareket etmiyor.
Menteşe’de yük, nüfustan hızlı büyüyor.

Ulaşım yalnızca belediyelerin değil, merkezi idarenin de sorumluluğudur.
Yol açmadan, makro planlama yapılmadan bu kent her yaz aynı köşeye sıkışacaktır.

Valilikteki Samimiyet, Sokaktaki Gerçek

Vali Bey’in sıcak yaklaşımı değerlidir.
Devlet kapısında halkı temsil eden bir CHP il yönetiminin kabul görmesi, Muğla adına kıymetlidir.
Ama devletin kapısındaki samimiyet, sokaktaki gerçekleri unutturmaz.

Biz bu görüşmeden nezaket değil, sorumluluk çıkardık.

O masada konuştuklarımızın hepsi bir kentin kaderini belirleyecek başlıklardı.
Bizim görevimiz ise bu kaderi halktan yana çevirmek.

Valilikten çıkarken aklımdan geçen tek cümle şuydu:

> Muğla’yı bir ziyaretle değil, bir bilinçle savunabiliriz.

 

Bu bilinç hem bizde olacak hem kamu yönetiminde.

Çünkü Muğla hepimizin.

Ve bu kent, asla sahipsiz değil.

Popüler Haberler